İşin Akışı Sırasında Yaşanan Tatmin Duygusu ve İçsel Motivasyon
11 Ekim 2008 2022-02-21 20:34İşin Akışı Sırasında Yaşanan Tatmin Duygusu ve İçsel Motivasyon
İşin Akışı Sırasında Yaşanan Tatmin Duygusu ve İçsel Motivasyon
Akış halinde olmak, Sema Dönüşündeki Mevlevi Dervişi gibi içinde bulunduğumuz Anı, hiçbir düşünce veya Duygu eklemeden, pozitif olarak hissetmektir.
Mihaly Csikszentmihalyi, Akış Halinde Olma Duygusunun aşağıdaki koşullarda oluştuğunu belirtmekte ve bu koşulları İş Tatmini ve İçsel Motivasyon ile ilişkilendirmektedir.
Akış Duygusu başa çıkmak durumunda olduğumuz dayatmalarla yeteneklerimizin tam çakıştığı ortamlardan oluşmaktadır. Yeteneklerimiz, doğuştan gelen kabiliyetlerimiz, sonradan her ne şekilde olursa olsun edindiğimiz Güçlü yanlarımız ve Erdemlerimizin tamamıdır. Hangi İşi seçeceğimize ve bu işi nasıl şekillendireceğimize de yol gösterir.
Akış Duygusunu eğlence ve boş zamanlarımız yerine en çok iş koşullarında yaşayabiliriz. Akış Duygusunu yaşatacak birçok koşul İş Şartlarında mevcut olabilmektedir. Akış ortamında, genellikle açık Hedefler ve performans kuralları bulunmaktadır. Performansımız ile ilgili çok sık pozitif veya negatif geri bildirim alırız. İşin kendisi dikkatimizi odaklandırmamızı teşvik eder, dikkatimizi dağıtacak durumlardan kaçınmamızı, gerekli kılar. Çoğunlukla İşin zorlukları ile sahip olduğumuz yetkinlikler ve güçlü yönler, uygun düşer, çakışır. Sonucunda İnsanlar İş Ortamına Ev ortamından daha çok dahildirler.
Satranç Oyuncularından, Heykeltıraşlara, Piyanistlere, Montaj Hattında Çalışan Operatörlerden, Balerinlere kadar, yaşadıkları Akış Yolu ile Tatmin Duygusunun ortak Psikolojik elemanlarını şu şekilde tarif edebiliriz:
- Üzeride çalışılan İş ve Görev Beceri, Yetenek, Tecrübe ve Güçlü Yönlerimizi kullanmamızı gerektirecek kadar zorlayıcı, anlamlıdır.
- Dikkatimizi tam vermemizi gerektirmektedir.
- Açık hedefler belirlenmiştir ve biz de bu hedefleri İstekle kabul etmişizdir.
- Anlamlı ve süratli geri bildirim alırız.
- Derin ve adeta zahmetsiz bir uğraş içindeyizdir.
- Duruma tam manası ile hakimizdir.
- Kendimizi, düşüncelerimizi unutur adeta kendimizden geçtiğimizi hissederiz.
- Adeta zaman durur.
Dünyada isim yapmış, hayatını İnsanlık için faydalı işlerle geçirmiş her insanın yaşamını tetkik ettiğimizde bu insanların her birisi yaptıklarını Büyük bir Aşk ve Şevk ile yaptığını görüyoruz. Bu insanların her birisi:
- Her gün, yaz kış, tükenmez bir enerji ve istek ile konu üzerinde çalışılmaktadır.
- İsteyerek ve gönüllü olarak sürekli hedef büyür.
- Bugün dünden yarın bugünden daha farklı ve ileridedir.
- Kendilerinin en güçlü yönlerinin farkına varmış ve en güçlü yönlerini kullanan kişilerdir.
- Yaşamlarındaki tüm zamanlarında bu güçlü yönlerini kullanarak faaliyette bulunmaya özen göstermektedirler.
- Yaptıkları Faaliyetleri hep en güçlü yönlerini kullanacak şekilde kendilerini ve görevlerini şekillendirmektedirler.
- İnsanları işe alırken İşe aldıkları işin Özellikleri ile Kişinin Niteliklerinin uyum içerisinde olmasına özel önem vermekteydiler.
Akış Halinde olmanın en belirgin özelliklerinden birisi de: Duyguların, Düşüncelerin, Farkındalıkların yokluğudur. Adeta Mevlevi Dervişinin Sema yaparken oluşan manzarası söz konusudur. Kişi akışın içinde kendinden geçmiş adeta akışın bir parçası olmuştur.
Çoğunlukla, Yaşamakta olduğumuz Akış Anının sonunda geriye yönelik Heyecan, Keyif, Tatmin gibi Pozitif Duyguları hissederiz. Mükemmellik halinde yani Akış Halinde Farkındalığa, Duygulara ihtiyaç duymayız. Farkındalık ve Duyguların varlığına ancak biz insanların Mükemmellik hali dışındaki durumlarında ihtiyaç duyarız.
83 yaşında ve birçok keşif ve Patentin sahibi Jacob Rabinow, Mike Csimszenmihalyl’e “Merak duyduğum ve arzu ettiğim için birçok fikrin doğuşunu yapabiliyorum. Bu tür çabayı benim gibi insanlar arzu ediyorlar. Yeni bir fikir oluşturmak bana neşe ve keyif veriyor, hiç kimsenin bu fikrime değer vermemesi beni üzmüyor, umursamıyorum. Yeni, farklı ve yabancı bir konu ile uğraşmak bana heyecan veriyor. “ İş ortamında Akış Duygusu ile ilgili bizim için sürpriz olmayan husus, bu Akış Duygusunu yalnız buluş Sahipleri, Kaşifler, Heykeltıraşlar, Anayasa Mahkemesi Hakimleri gibi önemli iş sahipleri dışında her birimizin de kendi iş koşullarında bu akış duygusunu yaşayabilmesidir. Dolayısıyla her birimiz en zor koşullardaki iş şartlarında bile işimizi daha sık neşe duyacağımız, tatmin duyacağımız bir hale dönüştürebiliriz.
İş koşullarında Akış Halinde olduğumuzu nasıl fark edebiliriz? Akış Duygusunu hangi sıklıkla yaşıyoruz?
Mike Csikszentmihalyi, hepimizin kendi iş koşullarında Akışı yaratabileceğimizi ve bu duyguyu daha sık yaşayabileceğimizi yaptığı deneylerle ve araştırmalarla tespit etmektedir. Mike, Çalışma koşulları, İş Başında İş Tatmini, İş ortamında Yaratıcılık, İş Ortamında Tek Düzelik ve Sıkıntı ve Korku gibi konularda birçok başarılı kitabın yazarıdır.
Mike, her iki saatte bir İş Ortamında Ne yaptığınızı, Ne ile meşgul olduğunuzu, Nerede bulunduğunuzu, Nasıl bir Duygu içinde bulunduğunuzu, Kiminle beraber olduğunuzu, kaydetmenizi; takiben, rakamsal olarak ne kadar ne yaptığınızın farkında olduğunu, mutlu veya mutsuzluk durumunuzu, ne kadar kendinizle ve yaptığınızla hoşnut olduğunuzu, kaydetmenizi tavsiye etmektedir. Bu kayıt işlemini en az İki hafta sürdürmenizi önermektedir. Bu kayıt sizin çok faydalı bir durum tesbiti yapmanızı mümkün kılacaktır.
Dünya ve Türkiye Ekonomisinin içinde bulunduğu bugünkü ortamda kendimize, ailemize güvenli bir gelecek temin edebilmek için aşağıdaki önerileri yapmaktayız.
- Yaptığınız işin, Üstendiğiniz Sorumluluğun bir Müşterisinin olmasına, bu Müşterimizin içte ve dışta olmasını ayırmadan Müşterimize fayda getiren fark yaratacak Değer Yaratamaya Odaklanmak,
- Sorumlu olduğu Performans Ölçütlerini tam manası ile Bilmek
- Yaptığı Görevin ve ortaya Koyduğu Performansın her an farkında olmak, hedeflerini sürekli büyütmek
- Kendini, İş, Prosesini sürekli geliştirebilmek, yaptığı işte ustalaşmak, derinleşmek, öğretmenlik – koçluk yapabilmek
- Kendisi ile, yaptıkları ile hoşnut olabilmek, kıvanç duyabilmek
- Pozitif Enerji yaratmak, yardım etmek, çözüm üretmek
- Pozitif düşünen, Enerji Yüklü Kişilerle İlişki ortamında açık sözlü ve Dürüst bir İletişim halinde olmak
Saygılarımla,
Yalçın İpbüken
Yalın Enstitü Derneği Başkanı
Aşağıda: Enerjik bir İşyeri için Dünya Gazetesi Yazarı Tuba İlze Görmezoğlu’nun Farklı Bak Farklı Gör yazısını sunmaktayız.
Enerjik bir işyeri için…
Tuba İLZE GÖRMEZOĞLU / FARKLI BAK FARKLI GÖR
tuba.ilze@dunya.com
Bir organizasyonun başarısında en kritik faktörlerden bir tanesi; yaratılmış olan enerjik ortam. Organizasyonda yaratılan enerji; çalışanların motivasyonu, yaratıcılığı ve kurumun performansı üzerinde büyük bir olumlu etkiye sahip. Marcus Buckingham ve Curt Coffman’ın ortak çalışmaları olan “Önce Bütün Kurulları Yıkın: Dünyanın En Önemli Yöneticileri Neleri Farklı Yapıyor?” adlı kitapta etkin ve enerjik şirket yaratabilmek için öneriler yer alıyor. Kitap Gallup’un 400’ü aşkın şirketten 80 bin yöneticiyle yaptığı ayrıntılı görüşmelerin sonuçlarını temel alıyor. Etkin ve enerjik bir iş yeri için sormanız gereken sorular şöyle sıralanıyor;
1. “İşyerinde benden ne beklendiğini biliyor muyum?”
Etkin bir iş yerinde, işyeri yöneticilerinin kendi amaç ve politikalarını, hedef ve stratejilerini netleştirmiş olmaları gerekir. İşyeri yönetiminde amaçların net, politikaların açık ve anlaşılır, stratejilerin paylaşılmış, hedeflerin erişebilir olması başarının sırrı.
2. “İşimi doğru yapabilmem için gerekli araç ve gereçlere sahip miyim?”
İnsanların görevlerini tanımlamış olmaları çok önemli bir adım. Kendi eğilimleri, yetenekleri, birikimleri ile o işi nasıl yapacaklarını, kimlerle işbirliği ile sonuca ulaşacaklarını saptamaları kolaylaşır. Bir yönetim, amaçları tanımlamış, politikaları belirlemiş, hedefleri saptamış, stratejileri kurgulamışsa, ardından da gerekli araç-gereçlerle insanları donatmışsa, o zaman beklentilerine ulaşabilme şansını artırmış olur.
3. “İşyerinde her gün, en iyi yaptığım işi yapma şansına sahip miyim?”
İnsanların sevdikleri, yapabildikleri, yapmaktan zevk aldıkları işler üzerinde odaklanmaları sağlanmalı. Yöneticiler, elemanlarını iyi tanıyor, onların eğilimlerini biliyor, yeteneklerini gözetliyor, en iyi yapabildikleri işler üzerinde odaklanmalarını sağlıyorsa, başarı olasılığı artar.
4. “Son yedi günde iyi iş çıkardığım fark edildi mi, bunun için takdir edildim mi?”
İnsanlar yaptıklarının takdir edildiğini gördükçe işe daha çok sarılır. Takdir etmesini bilmeyen bir toplumda, ne mevcut kaynakları verimli kullanmak, ne de yeni kaynak yaratarak gelişmeyi sürdürebilmek mümkün.
5. “Müdürüm ya da işyerinde herhangi biri bana insan olarak değer veriyor mu?”
Değer verecek özelliklere sahip olmayan insanlarla çalışıyor, negatif bir etki yayıyorsanız, çağdaş bir işyeri kuramazsınız. Birlikte çalıştığı insanların, ‘zayıf’ yanlarını hoşgörmek, ‘güçlü’ yanlarını öne çıkarmak yöneticinin görevi olmalı.
6. “İşyerinde gelişmemi destekleyen biri var mı?”
İnsanlar genelde kendi zayıf yanlarını kutsal bir gerekçe ile örter, kendilerini güçlü göstermek isterler. Eksik yanlarını örtseler de, özlerinde ‘gelişme ve eksiklerini kapatma’ isteği vardır. İnsanların gelişme istekleri desteklendiğinde, zayıf yanlarını hızla güçlendirdiklerini, işe katkılarının arttığını görürüz.
7. “İşyerinde görüşlerime değer veriliyor mu?”
Bu unsur, işyeri kültürünün özünü oluşturur. Kurum kültürü, kurum içinde insanların görüşlerine verilen değerle anlaşılır. Doğrusu yanlışı, yararlısı zararlısına bakılmaksızın, insanların özgürce konuşabildikleri, sözlerinin özenle ve dikkatle dinlendiği kurumlar sağlıklı, tutarlı ve sürdürülebilir bir kültür geliştirebilir.
8. “Çalıştığım şirketin amacı/misyonu, bana yaptığım işin önemli olduğunu hissettiriyor mu?”
Her insan işini niçin yaptığını, amacın ne olduğunu, yaptığı işin sonuçta kimlere ne yarar sağladığını merak eder. Eğer insanlar işyerinin amaçlarını yürekten benimserse, işlerine daha çok odaklanır, yaratıcı akıllarını daha etkin kullanırlar.
9. “Çalışma arkadaşlarım kaliteli iş çıkarmak için uğraşıyor mu?”
Çalışma arkadaşları arasında düşünce paylaşımı, çıkar ortaklığı kadar önemlidir. İşyerinde ‘küçük gözaltı’ denen olgu, iş arkadaşlarının iyi iş çıkarma konusundaki ortak anlayışıdır. ‘Büyük gözaltı’ ise kurumu yönetenlerin denetimi.
10. “İşyerinde yakın bir arkadaşım var mı?”
Yakın arkadaşlar mutluluk kaynağıdır. Başarılı bir işyeri, yakın arkadaşlığı teşvik eden işyeridir. Günlük sırların paylaşılabileceği yakın arkadaşlar kişiyi işyerine bağlar.
11. “Son altı ayda biri gelişimimle ilgili benimle konuştu mu?”
İnsanları kendi hallerinde bırakırsak, bir alışkanlığın, sıradan bir rutinin tuzağına düşmeleri büyük bir olasılık. Oysa insanlara yeri ve zamanı geldiğinde, uygun bir dille eksikliklerini, net bir anlatımla gelişmelerini anlatırsak, kendi farkında oldukları yönlerini, bir başkasının da fark etmiş olmasından büyük bir haz duyar, motive olurlar.
12. “Geçtiğimiz yıl işyerinde yeni şeyler öğrenme ve gelişme fırsatı buldum mu?”
İnsanın doğası gelişmeye yatkındır ama nasıl gelişeceğini bilemez. İşyerleri insanların içlerinde var olan öğrenme istediğini harekete geçirecek ortamlar yaratmazsa insanların öğrenme eğrileri yavaş gelişir. Öğrenme, gelişme ve uygulama alanında çalışanlarının önlerini açma işyerinin temel görevi.
Tuba İLZE GÖRMEZOĞLU / FARKLI BAK FARKLI GÖR
tuba.ilze@dunya.com