Blog

Dünyayı Değiştiren Makine

Genel Yazılar

Dünyayı Değiştiren Makine

1990 yılında ilk defa basılan ve Türkçe’ye “Dünyayı Değiştiren Makine” olarak tercüme edilen kitap (The Machine That Changed the World), aradan 17 yıl geçtikten sonra 2007 yılında İngilizce olarak tekrar yayımlandı ve İngilizce kopyası kısa bir zaman önce elimize geçti. Önümüzdeki aylarda da kitabın yeniden Türkçeleştirilmesi ve basımı konusunda çaba sarf etmekteyiz. Türkçeleştirilmesinde sponsor olmak isteyen firma olduğu takdirde bundan memnuniyet duyacağımızı bilgilerinize sunmak isteriz.
Kitabın Türkçesinin önsözünde, o dönem Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı olan Sayın Ali İhsan İlkbahar, yazdığı önsözü şu sözlerle bitirmekteydi: “Evet; Dünyayı Değiştiren Makine, Türkiye’yi Neden Değiştirmesin?”. Gerçekten de geçen zaman içerisinde Türk otomotiv sanayisi önemli atılımlar yapmış ve bugün önemli bir otomotiv ihracat üssü haline gelmiştir. Bu geçen zaman içerisinde dünyaca tanınan tüm markalar (Fiat, Mercedes, Man, Renault, Otokar) Türkiye’deki üretimlerini artırmış ve rekor seviyeye çıkartmıştır. Başta Toyota olmak üzere Hyundai, Honda ve diğer yeni otomotiv devleri de ülkemizde üretim tesisleri açmışlardır. Yeni gelenlerle birlikte, eskiden beri Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv üreticileri beraberinde çok önemli bir yerli ve yabancı yan sanayinin oluşmasına da önayak olmuşlardır. Toyota ve Honda beraberinde Japon yan sanayi firmalarını getirirken, Türkiye’de faaliyet gösteren Türk ve yabancı sermayeli yan sanayi kuruluşları ise atılım üstüne atılım yapmış ve bugün Türkiye’nin dünyanın sayılı otomotiv ihracatçısı (2006 yılında 14,4 milyar dolarlık ihracat) haline gelmesine sebep olmuşlardır.
Bu dönem zarfında Türkiye hem stratejik konumu itibarıyla hem de mavi yakalısı başta olmak üzere mühendis ve her seviyedeki yöneticileri ile bu dönüşüm hamlesinde kendilerinden beklenenin ötesine geçmişler ve Türkiye adeta hem otomotiv üretiminde hem de diğer sektörlerde dünyanın belli başlı üretim üslerinden biri haline gelmiştir. Kalite, maliyet, teslimat ve küçük partilerde tam zamanlı üretim yapma konusunda başta Japonlar ve Koreliler olmak üzere rakiplerinin önüne geçmiş ve kendi firmalarının içinde Türkiye’deki üretim üsleri tercih edilen fabrikalar olmuşlardır. Günümüzde rekabet yalnız markalar arasında olmamaktadır, yeni ürünleri alma konusunda aynı kuruluşun değişik ülkelerdeki fabrikaları da birbirleriyle acımasız bir rekabet yapmaktadırlar. Bu konudaki başarıyı yeni modele hızla geçişteki başarı tayin etmektedir.
Türkiye, milyonda rakamı ile ifade edilen “PPM” seviyesinde kalitesini ilk seferde üretir hale gelmiştir. Kalitenin ilk seferde doğru üretilmesi esas olmuştur. Artık eskisi gibi, yaptıktan sonra tamir etme dönemi geçmiştir. Çünkü zaman en büyük rakip olmaktadır. Bütün bunları maliyetlerle acımasız, duraksamasız bir savaş yaparak gerçekleştirme zorunluluğu da vardır. Bu bakımdan Sayın Ali İhsan İlkbahar’ın kitabın önsözündeki kehaneti gerçekleşmektedir. Gerçekten Yalın konusunda Türkiye örnek bir ülke olmuştur, olmaktadır ve Yalın Düşünce’yi hayata geçirmeye gayret gösteren birçok şirket ülkemizde her sektörde faaliyet göstermektedir.
1990’lı yıllarda rekabetçi ve başarılı şirketleri arayıp bulmak için yurtdışına seyahat edilirken artık Türkiye’de faaliyet gösteren bu şirketleri ziyaret etmek üzere başta Rusya olmak üzere çevremizdeki ülkelerden insanlar Yalın Enstitü Derneği’nin misafiri olarak Türkiye’ye gelmekte ve Türkiye’deki yalın uygulamaları öğrenmeye çalışmaktadırlar.
Dünyayı Değiştiren Makine kitabının 2007 yılı tekrar basımının önsözünü birlikte okumayı teklif ediyorum:

Toyota Niye Kazandı: İki Farklı İş Sisteminin Bir Hikayesi

“1990 yılında Dünyayı Değiştiren Makine kitabı yayın hayatına girdiğinde Toyota, General Motors’un yarısı ve Ford’un da üçte ikisi kadardı. Bugün ise bu kitap yeni bir okuyucu nesli için yeniden devreye girerken, Toyota’nın Ford’u rahatlıkla geçtiğini ve şu sıralarda da General Motors’u geçmek için ve dünyanın en büyük ve en sürekli şekilde başarılı endüstriyel kuruluşu olma yolunda ilerlediğini söyleyebiliriz. Bu kitap bu hikayeyi, yani iki farklı iş sisteminin hikayesini anlatmaktadır. Bu bakımdan son derece önemlidir.
Her halükarda bu kitap bir dev endüstride yer alan üç tane dev firmanın öyküsü değildir. Bu yeni baskının en büyük katkısı – ilk baskısının yapıldığı 1990 yılı kadar geçerli olmasının da nedeni – dramatik şekilde farklı iki iş sisteminin ve insanların bir araya gelip değer üretmeleriyle ilgili iki farklı düşünme sisteminin anlatılmasıdır. Sistemlerin biri – ki biz buna “Kitlesel Üretim” diyoruz – 1920’lerde dünyanın en büyük endüstriyel kuruluşu haline gelip Ford’u geçerken, General Motors’un yarattığı Kitlesel Üretim Sistemi’dir. General Motors’un yarattığı bu Kitlesel Üretim Sistemi, Ford ve General Electric dahil olmak üzere hemen hemen dünyadaki tüm endüstriler tarafından kopya edilmiş ve aşağı yukarı 75 yıl kullanılmıştır.
İkinci iş sistemi – ki biz ona “Yalın Üretim” diyoruz – İkinci Dünya Savaşı’ndan 20 yıl kadar sonra Toyota tarafından yaratılmış ve şimdilerde dünyanın her köşesine ve sektörüne yayılmakta olan Yalın Üretim Sistemi’dir.
En basit anlatımla bu kitap, Kitlesel Üretim’e karşı Yalın Üretim Sistemi’ni ve Yalın Üretim’in diğerine olan üstünlüğünü anlatmaktadır. Kitap yalnız Toyota’nın niçin kazandığını söylememekte, fakat aynı zamanda Yalın Üretim Sistemi’ni benimseyen her sektördeki üretim organizasyonunun nasıl başarılı olacağını da anlatmaktadır.
Bahsettiğimiz hikayeyi anlatabilmek için kitabın ilk üç bölümünde Ustalık, Kitlesel Üretim ve Yalın Üretim’in hikayesi anlatılmakta ve özelliklerinden bahsedilmektedir. Takip eden 5 bölümde ise Yalın İş Sistemi’nin 5 temel ögesi tarif edilmektedir. Bu ögeler ürünün tasarımı, tedarik zincirinin koordinasyonu, müşterilerle ilişkiler, ürünün siparişten teslimata kadar üretimi ve tüm kuruluşun yönetimi’nden oluşmaktadır. Her ticari organizasyon, sağlık sistemi gibi servis organizasyonları da dahil olmak üzere müşterilerine değer yaratmak için oluşurlar ve her birinin yukarıda ifade ettiğimiz 5 ögeyi başarıyla gerçekleştirmesi beklenir. Bütün bu 5 ögenin birbirini destekler şekilde yönetilmesini içeren Yalın Üretim Sistemi’nden çıkartılacak sonuçlar çok kapsamlı uygulama fırsatları yaratmaktadır. Dünyayı Değiştiren Makine olarak işte bu komple Yalın İş Sistemi son 3 bölümde anlatılmaktadır.
Pazarda bulunduğu son 17 yıldır Dünyayı Değiştiren Makine kitabı bir yönetimsel klasik haline dönüşmüştür. Bu kitap, tarihsel sıra itibarıyla Peter Drucker’ın 1946 yılında yayımladığı ve ilk defa Kitlesel Üretim Sistemi’nin özetlendiği “Concept of the Corporation” ve General Motors’u kuran Alfred Sloan’ın 1965 yılında yayımladığı ve sistemin kurucusu olarak kurduğu sistemi en ince detaylarına kadar tarif ettiği “My Years With General Motors” kitabından sonra yayımlanmış olan üçüncü kitaptır.
Dünyayı Değiştiren Makine kitabı tarihsel bir öneme sahip olduğu için, kitabın basımından sonra bugüne kadar nelerin olduğu ve nelerin değiştiğiyle ilgili değişiklikler yapmayı uygun görmedik. Kitabın metni Önsöz, Sonsöz ve ufak tefek yazım hataları dışında orijinal kitap ile aynıdır. Bununla birlikte Sonsöz’de Dünyayı Değiştiren Makine’nin basımından sonra yazarların bu dönem zarfında neler öğrendikleriyle ilgili bilgilere yer verilmektedir.
Hikayeyi güncelleyerek okuyuculara günümüzde yarar ve mana sağlayacak değerli dersleri öğrenme imkanı da sağlamış olduk. Dünyayı Değiştiren Makine, günümüzde yalın üretici olmak isteyen her kuruluş için faydalı olabilecek şekilde yönetim düşüncesinde dünyayı değiştirecek dönüşümü anlatmaktadır.”
Bu kitabı Yalın Düşünce’yi merak eden, uygulamak isteyen tüm uygulayıcılara, Endüstri Mühendisliği ve diğer fakülte öğrencilerine, akademisyenlere ve konuya ilgi duyan herkese tavsiye etmekteyiz.
Saygılarımızla,
Yalçın İpbüken

Yorum Yaz

Apple Servisi Beylikdüzü Apple Servisi