Müzikle Yaşayan Şehir New Orleans – Çocukları/Gençleri En İyi Nasıl Geliştiririz
17 Mart 2015 2022-02-21 19:21Müzikle Yaşayan Şehir New Orleans – Çocukları/Gençleri En İyi Nasıl Geliştiririz
Müzikle Yaşayan Şehir New Orleans – Çocukları/Gençleri En İyi Nasıl Geliştiririz
Müzikle Yaşayan Şehir New Orleans – Çocukları/Gençleri En İyi Nasıl Geliştiririz
8 Şubat ile 8 Mart tarihlerinde New Orleans’a US Yalın Zirvesine katılmak için gittik. Vakit buldukça da şehri dolaşma imkanını bulduk. Toplantının yapacağı ve bizim Kaldığımız Mariott Oteli şehrin Fransız Mahallesinin hemen yakınında olması bizim sık sık şehrin Müzikle dolu bölgesini ziyaret etmemizi kolaylaştırdı.
New Orleans Amerikan şehirlerinin hiçbirisine benzemiyor. Missisipi Nehrinin denize döküldüğü yere yakın bir yerde nehrin kenarında kurulmuş. İlk önce İspanyollar 40 yıl gibi bir süre New Orleans’ı baş Kent yapmış, onları Kanada’dan gelen Fransızlar takip etmiş, en sonunda da Amerikalılar gelmişler.
New Orleans Amerika kıtasındaki ilk Şeker Kamışı, Tütün, Pamuk Plantasyonlarına da ev sahipliği yaptığı için büyük bir Afrika kökenli insanının Köle olarak bu yöreye getirilmesine sebep olmuş. New Orleans Jazz Müziğinin doğduğu yer. Kölelerin boş zamanlarında bir araya geldiklerinde yaptıkları müzikten doğmuş. Fransız, Latin, Köle, İncil köklerinden gelen Jazz Müziği bu yöreden çıkarak Missisipi Nehri boyunca kuzeye Şikago’ya doğru yolculuk yapmış ve zaman içinde Jazz Müziğinin değişik yorumları ortaya çıkmış.
New Orleans 1812 ve 1815 tarihlerinde İngiliz Amerika savaşına da sahne olmuş. New Orleans’ta Amerikan Kuvvetlerine komuta eden Jackson bilhassa New Orleans’ta büyük bir kahraman olarak benimsenmiş ve sonraki yıllarda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olmuş. Şehirin Fransız Bölgesi denilen kısmında Jackson ismini taşıyan meydan bulunuyor. Meydan, Fransız mahallesi içindeki yollar ve hemen bir yüz metre ilersindeki Fransız Pazarı büyük kalabalıkları çekiyor. Hemen her köşede New Orleans kökenli müzik yapılıyor.
New Orleans Katrina Kasırgasından önemli ölçüde etkilenmiş ve gündemde uzun süre kalmış bir şehir. Şehrin havası gün içinde bile çok anormal değişebiliyor. 20’li derecelerden birden bir dereceye düşebiliyor. Missisipi’den dolayı çok sisli ve rutubetli. Yazın herhalde buralarda yaşamak çok güç olsa gerek.
New Orleans’a Cumartesi akşamı vardık. Pazar günü bütün gün Fransız Bölgesini dolaştık. Özellik Burboun ve Royal Sokakları, Jackson Meydanı, Fransız Pazarı ve çevresindeki Müzik ve gösteri sanatlarının her çeşidini büyük bir keyif ve coşku ile izleme imkanını bulduk. Her 20 metre ara ile bir kişiden 15 kişiye kişiye kadar değişen sayıdaki müzik toplulukları gösterileri sabahtan akşama devam ediyordu. New Orleans karnavalını bir hafta ile kaçırmışız. Karnaval toplulukları her an karşınıza çıkabiliyor. Nitekim Yalın Zirveyi düzenleyenler bir okula bağış yapmışlar, Bağış yapılan okulun bandosu bizi bir akşamüzeri otelimizde karşıladı ve Burboun Caddesindeki bir mekâna kadar götürdü. Bütün yol güzergâhı ana baba gününe döndü. Bütün güzergâh karnaval havasına girdi.
Sokaklarda dolaşırken hemen her yirmi metrede bir orkestra veya hokkabaz veya bir el falına bakan ile karşılaştık. Her bir göstericiyi keyifle izledik. Ancak u sokakların birinde karşılaştığımız aile bireylerinden oluşan Orkestrayı büyük bir ilgi ve keyif ile uzun süre izledik. 7-18 çocuk ve genç kızdan oluşan aile orkestrası bizi etkiledi ve düşündürdü. O kadar hoşumuza gitti ki orkestrayı dakikalarca izledik. Filme aldık. Üyelerden birisinin Ablaları olan 12-15 yaşlarındaki orkestra üyeleri o kadar profesyonelce müzik yapıyorlardı ki baştan sona izledik, ayrılamadık. Bir ara babaları ile de konuştuk. Bilgi aldık. Annelerinin de şarkıcı olduğu ailenin bir arada sergiledikleri müziği yaparken o kadar büyük keyif alıyorlardı, biz izleyenleri o kadar keyiflendiriyorlardı ki bu ortamın bozulmamasını babalarına söyleme ihtiyacını duydum.
Baba ile konuşmamızdan iki çocuğun evlatlıkları olduğunu öğrendik. Ablaları ve çocuklar o kadar profesyonel müzik yapmaları ilgimizi çekmişti. Yaptıklarından büyük keyif alıyorlar ve bu duygularını izleyenlere aksettiriyorlardı. Hele iki erkek çocuk çok ilgimi çekmişti. Çocukların ne zamandan beri müzik yaptıklarından tutun da birçok konuda bilgi aldık.
New Orleans sokakları tabii bir Müzik ve Gösteri Sanatları deneme ve geliştirme alanına dönüşmekte idi. Burada yaptıkları gösteriyi izleyen seyircilerin gösterdikleri ilgi onların becerileri konusunda önemli geri bildirim veriyorlardı.
Ne kadar çok seyirci uzun süre takip ediyor ve hele memnuniyeti birkaç dolar vererek göstermeleri ciddi bir ölçü oluyordu. Bu sokaklarda gösterdikleri çabalar ile zaman içinde en iyileri Amerika Müzik Piyasasına erişebiliyordu.
Çocukları/ Gençleri En iyi Nasıl Yetiştirebiliriz, Geliştirebiliriz, Motive Edebiliriz
Yaşları 12 olan bu iki erkek çocuk bu kadar profesyonelce müziği nasıl yapabiliyorlardı. Çok başarılı büyük müzisyenlerin bütün mimiklerini, vücut dilini kullanabilecek kadar profesyonelleşen bu çocuklar bu performansa erişebilmek için ne kadar süredir müzik ile uğraştıklarını babaya sorduğumda çocukların adeta doğumları ile birlikte müziğin içine girdiklerini öğrendik. Annenin de şarkıcı olması genetik olarak müziğe yatkınlıklarının işareti idi.
Son zamanlarda uzmanlaşma, profesyonelleşme konularında birçok kitap okumakta ve çalışma yapmaktayız. Bu kitapları bu yazımın sonunda sizlerle paylaşacağım.
Konudaki Kendi Kişisel Deneyimlerim
Bütün yaşamım boyunca spor benim için önemli bir ilgi alanı oldu. Galatasaray’da 5 yıl gece gündüz yoğun çaba ile süren Basketbolculuk yaşamım sırasında en iyi olmayı hedeflediğim için üstlendiğim çalışma pratiğim benim bütün yaşamıma damgasını vurdu. Asgari 3 yıl hemen her gün yoğun basketbol çalışması arkasından uzun ve yorucu atletizm ve ağırlık çalışmasından sonra her gün 5.000 şut çalışmasını yapmak için benim gibi çılgın olmak gerekiyordu. Ancak o sıralar gözümü kestirdiğim yerden çok yüksek isabet kaydettiğimi de not etmek istiyorum.
Arkasından bugün hala Türkiye Birinci Basketbol liginde olan Tofaş Sas kulübünün kurucusu ve 8 yıl başkanlığını yaptığım dönemde Tofaş Serbest Güreş Takımı bir efsane olmuş ve ilk Avrupa Kulüpler Şampiyonluğunu Türkiye’ye kazandırmıştı. Aynı yıllarda Futbol, Yüzme, Atletizm Takımlarımız hem Türkiye hem de mahalli liglerde önemli başarılar kazanmışlardı. Yine aynı dönemde Türk Milli Serbest Güreş Takımının bel kemiğini oluşturduğumuzdan kafamızı Dünya Şampiyonalarında nasıl şampiyon çıkarabileceğimize takmıştık. Arkasında Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığını üstlendiğim sırada Türk Güreş Sporuna önemli katkılarım oldu. Dünya ile başa çıkarak, olimpiyat ve dünya şampiyonu çıkarabilmek maksadı ile modern programların hazırlanmasında öncü rolü üstlendim. En sonunda da Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu üyesi olarak Türk Sporunu Dünya çapında sistematik başarı kazandıran yapıya kavuşturma konusunda önemli ve kapsamlı çalışmalarım oldu.
Yukarıdaki anlatılarım sebebi, üst düzey başarı kazanabilen insan yetiştirme konusunda oldukça sıra dışı bir yaşam tecrübem olduğunu sizlerle paylaşmaktır.
Yukarıda anlattıklarıma ilaveten Liderlik, Örgüt ve İnsan Geliştirme konuları benim esas ilgi alanım olduğundan bu konularda İngilizce ve Türkçe bütün yazılarını takip etmeyi önemli buluyorum. Zira bireysel deney ile birlikte başkalarının sistematik, bilimsel çalışmalarının sonuçlarını da dikkate almamız gerekiyordu. Bunun için aşağıdaki Kitapları ilgi duyan bütün okuyucularıma tavsiye ediyorum. Zira bu kitaplar son zamanlarda canlı Beyin üzerine yapılan deney ve çalışmalardan esinlenerek oluşturulduğundan umarım sizlerin de ilgisini çekecektir.
Aklıma ilk olarak, Optimist Yayıncılık tarafından basılan ve İnnovasyon Gurusu olarak tanınan Harvard Profesörü Clayton Christensen’in yazdığı “olmak istediğim İnsan” kitabı geliyor. Bu kitabı çocuk sahibi olan veya olacak herkese özellikle tavsiye ediyorum. Kitabın tamamı bu yönde çok önemli bir kaynak. Ancak 84.sayfasında “Yaşam Yatırımlarını Sıralamanın Riski” başlığı ile başlayan bölümü özellikle tavsiye ediyorum. Bu bölümde çocuğun doğumundan itibaren ilk yılının çocuğun iler ki entelektüel gelişimini ne kadar etkilediğini hayretle okuyacaksınız.
Hemen arkasından Charles Duhigg’in yazdığı “Alışkanlığın Gücü” kitabı aklıma geliyor. Bu kitabı Boyner yayıncılık Türkçeye kazandırmıştı. Kitabın her sayfası konumuzla ilgisi olmakla birlikte 109. Sayfası Michael Phelps isimli büyük yüzme şampiyonunun 7 yaşında yüzmeye başladığını ve o günden Pekin olimpiyatlarına kadar geçen uzun süredeki yaşam ve çalışma rutinini anlatmaktadır. Bu anlatımdan çıkardığımız en önemli dersleri şu şekilde sıralayabiliriz:
.çocuğun en istekli, arzulu olduğu ve uğrunda uzun süreler ve çabalar harcayabileceğini ilgi alanını olabildiğince çok erkenden fark etmek
- Çocuğun ilgisi aynı zamanda o yönde sahip olduğu doğuştan gelen yeteneği de ifade ettiğinden ayrıca önem taşımaktadır.
- Çocuğun ilgili duyduğu alanda faaliyet gösteren ve bulunabilen en iyi koçu/antrenörü bulup çocuk ile ciddi olarak ilgilenmesini temin etmek
- Çocuğun okul hayatını da ihmal etmeyeceği bir günlük rutini oluşturup uygulamaya koymak ve çocuğu ve ailesini bu günlük rutine uymaya en baştan ikna etmek ve bu konuda hiçbir ödün vermemek
- Çocuğun gelişim çizgisini her daim yukarı doğru çeken Anlamlı pratikleri planlamak ve rutin olarak yerine getirmek; New Orleans sokaklarındaki gibi Müzik performanslarındaki gelişimleri ile ilgili önemli ipuçları vermektedir.
- Bu planlı ve anlamlı pratiği her gün en az 4 saat olmak üzere, cumartesi Pazar, kış yaz yaklaşık 10.000 saat veya 10 yıl gibi bir süre kesintisiz sürdürmek
- Plan çerçevesinde geri bildirim almak, yarışmalara katılmak, sürekli gelişim çizgisini takip etmek
Duygusal Zeka Kitaplarından tanıdığımız Daniel Goleman’ın son olarak Varlık yayınlarından çıkan “Odak” kitabını okumak gerekiyor. Özellikle 167. Sayfası ile başlayan 10.000 saat Efsanesi başlıklı 15. bölümü dikkatle okumak gerekiyor.
Bu bölümde de nasıl uzmanlaşılabileceği; Yine 10.000 saat konusu benzer bir şekilde ele alınıyor.
- Geoff Colvin tarafından yazılan “Talent Overrated:What really Seperates World-Class Performers from Everybody Else” kitabı ve
- Editörlüğünü Anders Ericsson’un yaptığı “The Cambridge Handbook of Expertise & Expert Performance” kitapları
yine aynı konu üzerinde duruyor. Kitapların vurguladığı en önemli husus Doğuştan Kabiliyet mi yoksa sonradan Öğrenilen/Edilen Yetenek mi konusuna açıklık getiriyor.
Daniel Pink’in yazdığı ve MediaCat tarafından yazılan “Drive” kitabı, ‘nasıl motive oluruz? Nasıl Motive Ederiz? Konusuna odaklanıyor. Motivasyon Uzmanlaşmak, eksperleşmek için hayati önem taşıyor. Motivasyon konusunu çok iyi anlamadan bu konuda yola çıkıp başarılı olmak mümkün gözükmüyor.
İç motivasyona sahip olmadan bir kimsenin sürekli kesintisiz her geçen gün zorluk derecesi artan rutine girmesi büyük güçlükler taşımaktadır. İçsel Motivasyon olmadan bu adanmışlığı göstermek adeta mümkün bulunmamaktadır.
Yalçın İpbüken
Yalın Enstitü
16 Mart 2015