Kalbinin Ve Sezgilerinin Yolunu Takip Et!
14 Ağustos 2011 2022-02-21 20:28Kalbinin Ve Sezgilerinin Yolunu Takip Et!
Kalbinin Ve Sezgilerinin Yolunu Takip Et!
Tarih 21. yüzyılı, insanların hayalleriyle servet yaratabildiği bir yüzyıl olarak tanımlayacak ve buna en iyi örneklerden biri Steve Jobs olacak hiç kuşkusuz.
Bütün keşifler, büyük sanat eserleri, dünyayı değiştiren icatlar hep hayal gücünün ürünleridir. Bir hayali hayata geçirmek tanrısal bir güce sahip olmak gibidir.
Hayal etmenin özünde mevcudu değil daha iyisini istemek vardır. Steve Jobs’un da çıkışı mevcut düzene bir isyandır. Apple’ın amblemi ısırılmış elma, Adem’in cennetten kovulmasını simgeler. Yarattığı bütün ürünler dönemin egemen markalarına bir karşı koyuştur.
Steve Jobs bir mucit değildir, hiçbir icada imza atmamıştır; ama olağanüstü bir yaratıcıdır. Ne cep telefonunu, ne de laptopu bulan Apple’dır; ama Apple icat edilmiş pek çok teknolojik ürünü olağanüstü bir sadelik, estetik ve işlevselliğe dönüştürmüştür.
Steve Jobs her yaratıcı gibi buyurgan bir kişiliğe sahipti. Yarattığı ürünler, kullanıcısına geniş özgürlükler sağlamıyordu. Mac bilgisayarda her program çalışmaz, işletim sistemi kendine özgüdür. Sadece bilgisayarlarda değil, Ipod, Iphone ya da Ipad’lerde de durum aynıdır. Bu ürünleri satın alanlar, Steve Jobs’un istediği gibi davranmak zorundadırlar. Buna rağmen Apple müşterileri gönüllü olarak özgürlüklerinin sınırlanmasını kabul ederler. Dışarıdan bakana tuhaf gelen bu durum onlar için bir gurur kaynağı haline gelir. Bu ürünleri kullanan Apple’cılar zaman geçtikçe kendilerini diğerlerinden farklı görmeye başlarlar, Steve Jobs’un isyanının parçası olurlar. Apple ürünlerini kullanmak bir hayat tarzının göstergesi haline gelir.
Kullanıcıya sihirli bir dokunuşu vardır Steve Jobs’un.
Ürünlerin tasarımındaki “buyurganlık” şirket yönetimine de yansımıştır. Steve Jobs’un otoritesi bütün şirkete sinmiş durumdadır. Apple bu zamanın ruhunu yansıtan bir şirket olsa da çalışanını özgür bırakan bir kuruluş değildir. Şirketin her kademesinde Steve Jobs’un buyurganlığı hâkimdir. Sadece buyurganlığı değil aynı zamanda “mükemmeliyetçi bir talepkârlığı” vardır. Steve Jobs’un yakınlarında çalışmak çok zordur. Çok fazla talepkar olması, yakınındakiler için kolay katlanılır bir durum değildir; ama bugün itibariyle Apple’ın dünyanın en değerli şirketi olmasının en önemli nedeni belki de bütün çalışanların Steve Jobs’un düşüncelerini hayata geçirmek için tek yumruk gibi bütünleşmesidir.
Steve Jobs hiçbir icat yapmamıştı ama yarattığı ürünlerinin hepsi kelimenin tam anlamıyla birer inovasyondu. Yaptığı bütün inovasyonlarının kökeninde kullanıcının hayatını kolaylaştırmak vardı. Apple kullananların ürünlerden duydukları memnuniyet, yaşadıkları deneyimden elde ettikleri tatmin onları birer Steve Jobs hayranına dönüştürüyordu.
Steve Jobs bana göre, her şeyden önce bir deneyim mimarıydı. En büyük başarısı mevcut bir teknolojinin insanla ilişkisini bir antropolog gibi inceleyip onu benzersiz bir deneyime dönüştürme yeteneğiydi. Jobs’un bu yeteneği Apple’ın devrim yapmasını sağladı.
İnsanın nesnelerle ilişkisini inceleyen ve daha konforlu kullanım deneyimi yaratmayı amaçlayan “ergonomi” disiplinini çok iyi özümsemiş bir insandı. Yarattığı ürünlerin “ergonomik” olmasından katiyen taviz vermedi. Jobs verdiği farklı röportajlarda sık sık “Tasarım tuhaf bir kelime. Bazı insanlar tasarımın dış görünüşle ilgili olduğunu düşünür. Elbette öyledir ama eğer biraz daha derine inerseniz gerçekte tasarım nesnelerin nasıl göründüğüyle değil nasıl işlediğiyle ilgilidir. Mac’in tasarımı, onun nasıl göründüğüyle ilgili değildir, dış görünüş tasarımın sadece bir parçasıdır. Ama öncelikle Mac’in nasıl çalıştığıyla ilgilidir.” der.
Apple’da bütün ürün geliştirme süreci kullanıcının ihtiyacını anlamak ve onun hayatını kolaylaştırmak felsefesine dayalıydı. Bugün milyonlarca insanın Apple’a hayran olması ürünlerin sıra dışı olmasındandır.
Steve Jobs’un çağın ötesinde bir estetik anlayışı vardı. Bir Amerikalıdan çok bir İtalyan’dan beklenen estetik anlayışına sahipti. Üstelik her yaratıcıda olduğu gibi onun estetik anlayışı da tartışmaya pek açık değildi. Ona göre “zevk” kullanıcıya göre değişen bir kavram değildi. Estetiğin standardını kendisi belirliyordu. Bence de hiç haksız değildi. Apple yapıyordu ve çok da güzel oluyordu. Steve Jobs’un buyurganlığı burada da kendini gösteriyordu. “Zevklerin herkese göre değiştiği” safsatasına karşı çıkıyordu, estetiğin öğrenilmesi gereken bir değer olduğunu savunan bir dünya görüşü vardı.
Steve Jobs vefat ettiğinde Barack Obama “Dünya büyük bir hayalperesti kaybetti.” dedi. Obama, Jobs’un “Farklı düşünecek kadar cesur, dünyayı değiştirebileceğine inanacak kadar gözü pek ve bunu yapabilecek kadar yetenekli.” olduğunu söyledi.
Hakikaten Steve Jobs’un hayal gücü, zekâsı, başarma arzusu ve enerjisi, hayatımızı zenginleştiren ve geliştiren sayısız yeniliğin kaynağı oldu. Jobs yarattığı efsanevi Apple markasından daha çok, kendi ilham verici yaşam öyküsüyle “hayal gücünün alabileceği yolun sınırı olmadığını” bize kanıtladı. Jobs “Müşterilerine ürün satan değil, onların içindeki gizli dâhileri harekete geçirmek için yardımcı olanlar kazanır.” diye özetlediği felsefesiyle iş dünyasına taptaze, yepyeni bir soluk getirdi.
Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden daha değerlidir.” der. Bilgi sınırlıdır ve son kullanma tarihine sahiptir. Hayal gücünün ise ne sınırı ne de son kullanma tarihi vardır. Daha da ötesi hayal gücü hep yeni bilgilerin yolunu açar.
Jobs hayatıyla ve yaptıklarıyla Einstein’ın bu sözünün canlı kanıtı gibiydi. Jobs önce ailesi tarafından istenmeyerek başka bir aileye evlatlık olarak verildi sonra kendi kurduğu Apple’ın yönetim kurulundan atıldı. Ünlü Stanford konuşmasında Apple’dan atılışını kendi başına gelmiş “en iyi şey” olarak tanımlayacaktı. Başarılı olmanın ağırlığından kurtulmuş başarısız olmanın hafifliğine kavuşmuştu, her şeye taptaze bir başlangıç zihniyle yaklaşma özgürlüğüne kavuşmuştu.
Apple’dan ayrı kalmak zorunda olduğu yıllar ona çok iyi geldi. Başarının bazen de kendimizi güvende hissettiğimiz “konfor alanlarından” çıkarak yeni arayışlarla mümkün olduğunu bize öğretti. Oysa kendi şirketinden atıldığında çok üzüntülüydü. Şirketinden uzakta geçireceği yıllarda elde edeceği deneyimlerin onun daha sonra – Apple’a geri döneceği zaman-başarısının esas nedenleri olacağını henüz bilmiyordu. Stanford konuşmasında öğrencilere, “İnsan yaşarken anlayamıyor, noktaları ancak daha sonra birleştirip, anlamlandırıyor.” demişti.
On bir sene sonra başına geçtiği Apple’ı kısa zamanda dünyanın en değerli şirketi yaptı. Steve Jobs, 21. yüzyılın başlangıcına damgasını vurdu. Hayatı kısa sürdü ama etkisi çok uzun sürecek, hiç unutulmayacak.
Steve Jobs’un yaptıkları hepimize ilham verdi. Bu yazıyı onun Stanford öğrencilerine yaptığı konuşmasının son bölümüyle bitiriyorum:
“Hayatta sahip olduğunuz zaman sınırlı, bunu başkalarının hayatlarını yaşayarak ziyan etmeyin! Başkalarının düşüncelerinin eseri olan dogmaların tuzağına düşmeyin! Kendi içsesinizi başkalarının sesinin bastırmasına izin vermeyin! Ama en önemlisi, sizin ne yapmak istediğinizi en iyi bilen kalbinizin ve sezgilerinizin yolunu takip etme cesaretini gösterin. Geri kalan her şey teferruattır.”
Temel Aksoy