E-mektup: Hiroshima 1945-2008
2 Ekim 2008 2008-10-02 17:44E-mektup: Hiroshima 1945-2008
E-mektup: Hiroshima 1945-2008
Netsis’in patronu ve yöneticisi sevgili Murat Ihlamur aşağıda sizlerle paylaştığım iletiyi göndermesi ile birlikte uzun zamandır hafızamı işgal eden bir kısım düşünceyi sizlerle paylaşmama sebep oldu. Bu düşünceler umarım sizlerin de ilgisini çeker.
İkinci Dünya Savaşı’nın Pasifik Bölgesi’nde Japonlarla süregiden kısmı Hiroshima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları ile sonuçlandı. O zamana kadar direnen Japonya İmparatoru’nun radyo konuşmasında kayıtsız şartsız teslim olduklarını bildirmesi ile savaşı durdurdular. İmparator’un radyo konuşmasındaki teslimi kendine yediremeyen bir kısım Japon Harakiri yapıp kendi hayatına son verirken bir kısım Japon ise resimlerde gördüğünüz yıkıntıya – adeta Japonya’nın tamamının benzeri yıkıntı içinde olmasına rağmen yaşadıkları devasa felaketten nasıl çıkacaklarının hesaplarını yapmaya başlıyorlardı. Ortada yönetim olarak yalnız MacArthur’un başkanlık ettiği Amerikan İşgal Kuvvetleri Yönetimi Japonya’daki günlük hayatı düzene sokmaya çalışıyor, hayatta kalmasını beceren Japonlara temel yaşam gereksinimlerini temin etmeye çalışıyordu. Tüm Japon siyasi yönetimi çökmüş, MacArthur Askeri Yönetimi tüm siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı demokratik prensiplere göre yeniden düzenlemeye çalışıyordu.
YORUMSUZ (Hiroshima – 6 Ağustos 1945)
Tokyo şehri de Hiroshima kadar olmasa bile Amerikan bombardımanlarından devasa etkilenmiş, adeta tüm yaşam durmuş, toplu taşıma felç olmuş, yemek için pirinç bulmanın bile mümkün olmadığı koşullar altında sonradan dünyada herkesin tanıdığı, ürünlerini kullandığı tüketici elektroniği devi Sony’nin ilk nüvesini oluşturmak üzere Akio Morita ve Dr. Masaru Ibuka bir kısım çalışma arkadaşı ile Tokyo’da bombalanmış ve terk edilmiş bir süpermarketin ikinci katında bir araya gelerek tüketici elektroniğinde Japonya’yı dünyanın en başarılı ülkesi yapma konusunda kararlılıklarını yazıya döküyorlardı. Umut, inanç, kararlılık, kendilerine ve birbirlerine güvenden başka hiçbir şeyleri yoktu. Yaptıkları ilk işler arasında Amerikan bombalarının kapsüllerinden basınçlı pirinç tenceresi üretmek ve eski radyoları tamir etmek bulunuyordu.
Şimdilerde Toyota City diye adlandırılan Nagoya’nın doğusunda Nagana vilayetine bağlı Aichi diye adlandırılan bölgede Kiichiro Toyoda bir kısım çalışma arkadaşı ile birlikte 1932 yılından bu yana otomotiv konusunda yaptıkları çalışmalara kaldıkları yerden devam etme kararlılığı içinde savaşta her şeyini kaybetmiş Japonya için otomobil ve diğer otomotiv ürünleri yapmak için büyük bir çabanın içine giriyorlardı.
Konosuke Matsushita, Matsushita Elektronik’in kurucusu olan kişi, Osaka’da bisiklet tamircisinde çırak olarak çalışmaya başladığında ilkokul üçüncü sınıfı terk etmiş ve ailenin Matsushita’nın en büyük çocuğu olarak ailesine destek olmak için yatılı olarak çıraklığa başladığı Osaka’da günün birinde elektrik ve elektronik ürünleri konusunda dünya devi olan Panasonic, National ve Viktor markalarının sahibi olan Matsusihta Elektronik’in patronu olabileceğini kim bilebilirdi. İlkokulu bile üçüncü sınıftan terk eden Matsushita’nın kusuru bununla da bitmiyordu. Kendisi aynı zamanda kronik göğüs hastalıkları hastası idi. Matsushita Elektronik’in bugünkü pazar değeri 34 milyar dolar olup 31 Mart 2008’de biten mali yılındaki cirosu 86 milyar dolar idi.
Soichiro Honda, 2. Dünya Savaşı’ndan önce teknik liseyi bitirdikten sonra otomobil tamirciliğine başlamış ve otomobil tamirciliğinde o kadar ileri gitmiş ki kendi başına otomobil yedek parça üretimine başlamıştı. Tamircilik ve üretim yaptığı yer, doğduğu Shizuoka vilayetinin Hamamatsu kasabası idi. 2. Dünya Savaşı sırasında fabrikası bombalanmıştı. Harp bittiğinde elinde avucunda hiçbir şey kalmamıştı. Ancak kalan kendisine Honda devini kurmaya yetecek gururu, çalışma azmi, pratik profesyonel zekâsı, bitmeyen merakı, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve motorlu araçlara olan aşk seviyesindeki sevgisiydi. Harpten sonra Japonya’da toplu taşıma araçları ve binek araçları adeta yok olmuştu. Herkes gideceği yere bisiklet veya hayvanların çektiği vasıtalarla gidiyordu. Etrafta az miktarda da olsa motosiklet gözüküyordu. Soichiro Honda’nın eline bir gün harpte kullanılan eski bir portatif jeneratör geçti. Soichiro portatif jeneratör ile bisikleti birleştirdi ve dünyaca ünlü Honda motosikletleri doğdu. Arkasından Honda otomobilleri devreye girdi. Arkasından deniz ve karada kullanılan her cins içten yanmalı motor ürünleri, robotlar. Bugün Hibrid teknolojisinde Toyota’yı en yakından takip eden baş rakibi. Gerisi tarih.
Yukarıdaki girişimler olurken bir taraftan da Tokyo’da, JUSE’de Kaoru Ishikawa, Osaka’da Dr. Eizaburo Nishibori’nin önderliğinde Japon Kalite Hareketi iki koldan harekete geçti.
İkinci Dünya Savaşı’nda yenilerek teslim olan Japonya’yı yöneten İşgal Orduları Komutanı MacArthur, Japonya’yı yeniden düzene sokarken birçok Amerikalı uzmanı da Japonya’ya davet etti. Bunlar arasında şimdilerde herkesin tanıdığı Edward Deming ve Joseph M. Juran da bulunmakta idi. 1947 yılında Japonya’da nüfus sayımı yapmak üzere gelen Deming ve Juran Japonların aradıkları deniz feneri oldu.
Japonlar Deming ve Juran’dan inanılmaz ölçüde yararlandılar. Japonya’da her yıl verilmekte olan Mükemmellik Ödülü’nü Deming Ödülü olarak kazanan şirketlere vermektedirler.
Deming’in “Yeni Ekonomi – The New Economics” isimli kitabının 57. sayfasında “Japonya’yı Ne Ateşledi?” başlıklı paragrafında 1950 yılından itibaren Japonya’da başlayan ve günümüze kadar süren yönetimde ve üretimde Sistem Yaklaşımı’nı ateşleyen “Sektör Akış Diyagramı”nı aşağıda vermekteyiz. Bu Akış Diyagramı sektördeki 200 şirketin en üst yöneticileri ile günde 13 saat, haftada 5 gün çalışarak oluşturulmuş ve birkaç ay içinde de tüm sektörün mutabakatı sağlanmıştır. 1950 yapılan ve mutabakata varılan bu Sektör Akış Diyagramı mal sahibi, üst kademe yöneticiler ve mühendislerle yapılan tüm toplantılarda ve eğitimlerde kullanılmıştır. Yine aynı sayfada 1950 ve takip eden yıllarda üst yönetimlerle yapılan toplantılara Japonya sermayesinin %80 üzerinde katılımı olduğu da not edilmiştir.
Deming, Japonya’da 1950 tarihinde gerçekleştirilen Sektör Akış Diyagramı’nın ve bu Diyagram çerçevesindeki mutabakatın Japonya’yı “Hiroshima 2008″e getiren Sistem Yaklaşımı olduğunu belirtmektedir.
Bir süre önce ülkemizi ziyaret eden bir Japon Heyeti, ülkemize yaptığı ziyaretin gereği olan ziyaretleri, çalışmaları ve temasları yaptıktan sonra son kapanış toplantısında Japon heyetinden birisi şu konuşmayı yaptığı söylenir “Japonya’da ilkokula giden tüm ilkokul öğrencilerini Hiroshima’ya götürüyoruz ve ulusumuzun yaşadığı devasa çöküşün hikâyesini yerinde yaşayarak öğrenmelerine ve bir daha böyle bir acıyı yaşamamak için neleri nasıl yapmamız gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz. Tüm öğrencilerimizi mutlaka Shinkansen’e (Japon demiryollarının hızlı trenine) bindiriyor ve hızlı trende yolculuk yaptırıyoruz. Bundaki amacımız da Japonya’nın teknolojide eriştiği üstünlüğü öğrencilerimize yaşatarak öğretmeye gayret ediyoruz. Sizin güzel ülkenizi dolaştık, tarihinizin önemli dönemeçleri hakkında bilgi aldık. Çanakkale’yi ziyaret ettik. Niye tüm öğrencilerinizi Çanakkale’ye götürüp orada yaşanan eşsiz fedakârlığı göstermiyorsunuz?”
YORUMSUZ (Hiroshima – günümüz)
Hiroshima Barış Anıtı
Yukarıda bahsettiğim örnekleri arttırmak mümkün. Bu örnekleri vermekteki amacım insanının bitmek bilmeyen çabası ile imkânsız gözükenleri başarabilme yeteneği ile ilgili görüş bildirmek, örnekler sunmak.
Bugün tüm dünyada olduğu gibi Türkiye içinde de derin bir ekonomik krize dalga dalga gidiyoruz. Her birimiz bu krize farklı bakıyor, farklı yaklaşıyoruz. En son 2001 ve 2002’de olduğu gibi bu krizden günün birinde nasıl olsa çıkacağız. Bugünlerde nasıl davrandığımız, krizi nasıl algıladığımız ile ilgili olarak krizden sonrasındaki durumumuz da belirlenmiş olacak. Kimimiz krizi bir fırsat, yeni bir atılım için hazırlık fırsatı olarak görecek, kimimiz dünyanın sonundaymışız gibi davranacak, diğer bir başka grubumuz sonradan çok pişman olacağı yanlışları yapacak.
Kriz sonrasındaki durumumuzu bugünlerdeki tercihlerimiz belirleyecektir.
Türkiye’nin bu dünya krizinden daha da başarılı olarak çıkması bugünü değerlendirmemize bağlı olacaktır.
Yalın Düşünce’ye inanan, tüm kaynakları en isabetle kullanan, bu kriz ortamında bile pozitif düşünmeyi başaran ve durumun en iyisini yapmaya çalışan siz dostlarımıza 2009’un başarı, sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum.
Selamlar, sevgiler,
Yalçın İpbüken