Tekstilin Umudu Toyota Yöntemi
13 Haziran 2012 2012-06-13 15:37Tekstilin Umudu Toyota Yöntemi
Tekstilin Umudu Toyota Yöntemi
Yalçın İpbüken, ‘yalın üretim’ anlayışının sanayinin tüm sektörlerinde uygulanabileceğini savunuyor. Zeynep Öztürk, müşteri taleplerinin kendilerini üretimde daha hızlı olmaya ittiğini söylüyor.
Tekstil sektörü, uluslararası pazarda rekabet avantajını baltalayan yüksek girdi maliyetlerine, hızlı ve esnek üretim yaparak direnmeye çalışıyor. Maliyetleri düşürürken üretim hızını artıran ‘yalın üretim’ sistemi, tekstil sektörünün elini güçlendirecek.
Asya’nın diğer tarafında esen kasırga, Türkiye’de tekstil ve konfeksiyon ihracatçılarının atölyelerini, fabrikalarını yıkıyor. Herkes bu açmazdan nasıl çıkılacağı konusunda kafa yoruyor, girişimlerde bulunuyor. Ortak kanı, aradan sıyrılmanın en kestirme yolunun bir ‘farklılık’ yaratmaktan geçtiği. İlk bakışta öne çıkan ‘fark’ Türkiye’nin teslim sürelerinde ürettiği hız. Ancak ‘hız’ öyle bir kavram ki her teslimatta kendi rekorunuzu kırmanız mümkün. Doğal olarak tüketici talebinin sonu yok gibi. Üstelik tek başına hız kurtarıcı değil. Maliyet hesaplarının da doğru yapılması gerekiyor. ‘Yalın üretim’ tam da bu noktada bir çözüm önerisi olarak tekstilcilerin karşısına çıkıyor.
Japonya’da başladı
‘Yalın üretim’ sisteminin kökeni 1950’li yılların Japonyası’na dayanıyor. Japonya o tarihlerde, İkinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış, ekonomisi darboğazlar içinde kıvranan, dünyaya küs olan bir ülke görünümündedir. Ülke bu şartlar altında, Toyota firması mühendisleri Taiichi Ohno ve Shigeo Shingo’nun ve Toyoda ailesinden Eiiji Toyoda’nın öncülüğünde, Batı’daki üretim yönetimi anlayışlarından oldukça farklı bir sistem doğar.
Japonya’nın savaş sonrası ekonomik koşullarıyla birebir ilintili olarak ortaya çıkan ve 1980’li yılların sonlarına kadar Toyota Üretim Sistemi (Toyota Production System) olarak anılan bu üretim anlayışının amacı düşük maliyetli, kıt kaynakları çok daha tasarruflu kullanabilecek, müşteri tatmininin en üst düzeyde hedef olarak belirlendiği, üretim ve sipariş yerine getirme süreleri kısa, başta stok olmak üzere her türlü israftan ve katma değer katkısı olmayan unsurlardan arınmış bir sistem geliştirmek ve uygulamaktı.
ABD’yi krize sürükledi
Toyota’da başlayan ve zamanla Japonya’daki tüm sanayi dallarına yansıyan bu sistem, elle tutulur ilk ürünlerini 1980’lerde vermeye başlar. Başta Amerika olmak üzere, dünyanın tüm önemli pazarları bu yıllarda artık Japon ürünleriyle dolup taşmaktadır. Japon ürünleri, özellikle Amerikan otomotiv endüstrisinde derin bir krize yol açar. Amerikalı üreticiler çok geçmeden, Japonların kullandığı üretim yönetimi sisteminin kendilerininkinden oldukça farklı olduğunu anlarlar. Anladıkları bir başka şey de eğer ayakta kalmak istiyorlarsa, Toyota Üretim Sistemi’ni uygulamak zorunda olduklarıdır.
Rekabet, israf olmazsa doğar
Bu durum, 1980’lerden bu yana ABD’deki tüm sanayi dallarında, her firmayı Toyota Üretim Sistemi’ne geçme çabasına itti. Bunun sonucunda da bugün Amerikan üniversitelerindeki en popüler konulardan birisi olan Toyota Üretim Sistemi, dünyanın pek çok yerinden araştırmacı ve uygulamacı mühendisin bir araya geldiği bir araştırma grubu ile ilk kez yazılı literatüre kazandırıldı. Bu araştırma grubu ortaya, ‘Dünyayı Değiştiren Makine’ isimli bir kitap çıkardı ve ilk kez bu kitapta, Toyota Üretim Sistemi yerine Yalın üretim’ (lean product) terimi kullanıldı.
Yalın sistemin daha da yaygınlaşmasını, böylece bir yandan tek tek işletmelerin rekabet gücünün artmasını, öte yandan da dünyada giderek kısıtlı hale gelmeye başlayan üretim girdilerinin daha verimli ve israftan arınmış şekilde kullanılmasını sağlamak isteyen Dr. James Womack ve Prof. Daniel Jones, aynı konu üzerine birlikte yazdıkları ‘Yalın Düşünce’ isimli ikinci kitapla, sadece literatüre eser kazandırmakla sınırlı kalmayıp, işi kurumsallaştırmaya karar verdi. Bu düşünce ile kâr amacı gütmeyen yapıya sahip Yalın Kuruluş Enstitüleri’nin (Lean Enterprise Institute) ilkini 1997 yılında Amerika’da açtılar. Daha sonra İngiltere ve Brezilya’da da açılan bu enstitülerin dördüncüsü İsveç’tekiyle eşzamanlı olarak Türkiye’de kuruldu.
2002’den bu yana İstanbul’da hizmet veren ve hem kuruculuğunu hem de yönetim kurulu başkanlığını Yalçın İpbüken’in yaptığı derneğin hizmet verdiği sektörler arasında otomotiv başta geliyor. Ancak Yalçın İpbüken, yalın üretim anlayışının sanayinin tüm sektörlerinde uygulanabileceğini, çünkü ‘yalın üretim’in genel anlamda rekabet şartlarını ‘hızı fazla, israfı az’ bir anlayışla iyileştirdiğini belirtiyor. Ülkemizde de Toyota başta olmak üzere, Otoyol, Temsa, Hema ve Goodyear bu anlayışla üretim gerçekleştiriyor.
Yalın olmayı başaranlar
‘Yalın üretim anlayışını uygulayan firmaların özellikle hammadde ve ara stoklarında ciddi iyileşmeler gösterdiği gözleniyor. ‘Yalın üretim’in faydaları bununla bitmiyor. İşçi ve makine kullanımında verimlilik, yüzdesel olarak çift haneli sayılarla ifade edilecek şekilde artıyor.
2005’te Eti aldı
Japonlardan ‘Toplam Verim Metodolojisi’ (Total Productive Maintenance-TPM) ödülü almış pek çok firmaya bu konuyla ilgili danışmanlık hizmeti verdiklerini belirten Yalçın İpbüken, her yıl verilen ve daha önce Turk-Pirelli (1994), Beko Elektronik (2001), Arçelik (2002) ve Lever-Elida’nın (2003) aldığı bu ödülü, 2005’te kasım ayı sonlarında Eskişehir Eti fabrikasının aldığını ifade ediyor.
Sun Tekstil’in başarısı
Yaklaşık beş yıl önce bu sisteme geçen Sun Tekstil de tekstil sektörü için iyi bir örnek. Sun Tekstil Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Öztürk, şunları anlattı: “Satın almadan, üretime, oradan da pazarlamaya kadar takımlar esasına dayalı bir çalışma sistemimiz var. Müşterimiz istediği ürünün özelliklerini ve terminini bize bildirdikten sonra, müşteri temsilcimiz ile toplantı yapıyoruz. Beş ayrı üretim birimine (süper modül) sahibiz. Kesimden paketlemeye kadar tüm süreçler bu birimlerin içinde tamamlanıyor. Bunların her birini, küçük birer fabrika gibi düşünebilirsiniz. Bu üretim birimlerinin kurulmasındaki temel amaçlardan birisi, daha küçük siparişlere daha hızlı yanıt verebilmek. Örneğin eskiden küçük siparişlerde bile 23 gün civarında olan terminlerimizi, bugün tabii kumaş ve aksesuvarlar elimizde olduğu takdirde 3-4 gün seviyesine çektik. Eskiden kullandığımız üretim yöntemleri ile daha fazla para kazansaydık, bu yönteme geçmezdik. Müşterilerimizin talepleri bizi daha hızlı olmaya itti.”
Müşteriye altı aylık malını bir defada göndermeye kalkıldığında durumun onun için ciddi bir stok maliyeti yaratacağını söyleyen Öztürk, “Ama 10 günde üretip, 11’inci gün de vitrine koymasını sağlarsanız, siparişi hızlı karşıladığınız ve onu stok maliyetinden kurtardığınız için sizi tercih eder” dedi.
Zeynep Öztürk
Radikal Gazetesi / 24 Mart 2006
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=182325