Blog

İşletme Sermayesini Kediye Yüklemek!

letme-Sermayesini-Kediye-Yuklemek-manset
Yalın Finans ve Muhasebe Yalın Uygulamalar

İşletme Sermayesini Kediye Yüklemek!

Sermayeyi kediye yüklemek, parasını yiyip bitirenler için söylenen anlamlı bir deyimdir. Sermayeyi doğrultmak ise ticaret için ortaya konan anaparayı batırmadan işletmek ve para kazanmak anlamında kullanılır.

Günümüzde dünya geneline hakim olan anlayış, yerel ticaretin ulusal ve uluslararası pazara entegre şekilde yürütülmesi gerektiği yönündedir. Dünya para ve bankacılık sisteminin şekillendiği 1944 Bretton Woods Konferansı; doları, ulusal ekonomileri dünya ekonomisine bağlayan kilit para konumuna taşımıştır. Alternatif para ve ödeme şekilleri her ne kadar dünya gündemini meşgul ediyor olsa da doların hakimiyeti bugün için hala geçerlidir.

Ekonominin politik sisteme entegre edilmesi, para ve krediye egemen devletleri manipülatör konumuna taşımıştır. Bu durumun şirketlerin ve ulusal ekonomilerin istikrarını ne denli zedelediği ortadadır.

Şirketler, yerel ticaretlerini uzun mesafeli uluslararası piyasalara taşımak ve sürdürebilmek için varlıklarını, kaynaklarını, maliyetlerini, para ve kredi olanaklarını iyi yönetmek zorundadırlar. Bu genelde bilinen ve özen gösterilen bir konudur. Ancak çeşitli nedenlerle bu konuda ipin ucu kaçabiliyor. İpin ucu kaçınca da işletme sermayesi riski ve beraberinde başka riskleri de gündeme taşıyor.

Bu yüzden işletmeler yabancı kaynak ve öz kaynak dağılımını iyi yapmalı, yabancı kaynak maliyetlerinin öz kaynak maliyetlerini aştığı noktayı iyi tespit etmelidir. İşletme faaliyeti kâr (oto finansman) yaratmıyorsa borçlar ödenemez. Borcu borçla kapatmak borç sarmalına sebep olur ki, bu da işletmenin varlığını tehdit eder.

Maliyetler genel olarak sınai ve ticari maliyetler olarak iki başlık altında toplanabilir. Sınai maliyetler ilk madde ve malzeme giderleri, direkt işçilik giderleri, genel üretim giderleri ve hizmet üretim giderleridir. Ticari maliyetler ise; Araştırma ve geliştirme giderleri, pazarlama ve satış giderleri, genel yönetim giderleri ve finansman giderleri olarak sıralanabilir.

Bu iki temel maliyet alanı dışında MAYZ ETKİSİ adını verdiğim bir etki daha var ki bu da işletmelerin maruz kaldığı zımni maliyet unsurları arasında yer almaktadır. MAYZ etkisi; manipülasyon, ajitasyon ve yapay zekanın etkisiyle işletmeleri ofsayta düşürebilmektedir.

Verilere bakıldığında şirketlerin büyük oranda KOBİ sınıfı içinde yer aldığı görülmektedir. KOBİ veya BOBİ ayrımı yapmaksızın tüm şirketler maliyetlerini en ince detayına kadar takip etmelidir. Tüm süreçler safha safha yalın bir bakışla değer ve değer akışı bağlamında izlenerek kayıt altına alınmalıdır. Maliyetler kapsam açısından, üretim şekline ve zamana göre en doğru şekilde hesaplanmalıdır. Her faaliyetin maliyet yaratacağı gerçeğinden hareketle, değer yaratmayan gereksiz faaliyetler elemine edilerek israfların önü kesilmelidir.

Net işletme sermayesi, dönen varlıklardan kısa vadeli borçların çıkarılmasıyla hesaplanır. Net işletme sermayesinin faaliyetlerden sağlanan kaynaklara oranı yüksek ise bu durum işletme açısından olumlu olarak yorumlanır. Aksi halde ya faaliyetlerden sağlanan kaynaklar yetersiz ya da net işletme sermayesi yetersiz anlamı çıkarılır.

2009 ila 2019 yılları arasında gıda ürünleri imalatı yapan büyük ölçekli firmaların verilerine bakıldığında öz kaynaklar, borçlar ve net işletme sermayesi arasındaki ilişki Tablo 1’deki gibi görülmektedir. Borçluluk artmakta, öz kaynaklar azalmaktadır.

Net işletme sermayesinde ise toparlanmanın ardından aşağı yönlü bir gidişat görülmektedir.

Firmaların ciroları dolar bazında yerinde sayarken, maliyetleri ve ticari organizasyon giderleri artmakta, karlılıkları azalmaktadır

Benzer şekilde 2009 ile 2019 yılları arasında ana metal sanayinde yer alan büyük ölçekli firmaların verilerine bakıldığında da benzer bir durum göze çarpıyor. (Tablo 2)

Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli konu işletmenin verimliliği olmalıdır. Yalın Mali Yönetim, odak noktasına işletme verimliliğini almaktadır. Yabancı kaynaklar bir noktaya kadar karlılığı olumlu etkileyebilir ancak kaldıraç etkisi işletme verimliliğini olumsuz etkilediği noktadan itibaren şirkete zarar vermeye başlayacaktır.

Bu yüzden dış kaynaklardan ziyade aslolan iç kaynaklardır.

İç kaynak, işletme faaliyetleri neticesinde elde edilen kâr ile yaratılır. Bir çok şirketin mali yönetim algısında ne yazık ki ciddi bir problemin var olduğu görülmekte. Mali yönetim para satıcılarıyla pazarlıktan ibaret olamaz ve bu dar kapsamda ele alınamaz.

Tablo 3’te Büyük Ölçekli Gıda Üretim Firmalarının net işletme sermayelerinin faaliyetlerinden elde ettiği kârı ve NİS ile borçlarının yıllar itibariyle seyri yer almaktadır

Tablo 4’te ise Büyük Ölçekli Ana Metal Sanayii Firmalarının NİS/Faaliyetlerinden elde ettiği kâr ve NİS ile borçlarının yıllar itibariyle seyri yer almaktadır.

Yeni dinamikler evrim gerçeğini bir kez daha zihinlere kazıyor. Yeni dünyanın geçer akçesi hız olarak kabul ediliyor. Bu durum karar vericiler için en can alıcı nokta olan maliyet muhasebesinin önemini açıklamaya yetiyor. Artan rekabet ve düşen kâr marjları, maliyet muhasebesini her zamankinden daha önemli bir noktaya getirmiştir. Yalın Mali Yönetim geleneksel maliyet muhasebesini, kilitli kaldıkları ofislerinden çıkartıp ‘Gemba’ya taşıyor. Gerçek durumu anlamak için gerçek mekanda her sürecin maliyetini tek tek hesaplamaya zorluyor.

Değeri belirleyerek değer akışını yaratmak, sürdürülemez hale gelen işletme sermayesinin olmazsa olmazı durumuna gelmiştir. Maliyet muhasebesi tekniği, Yalın Mali Yönetimin sunduğu ilkelerle güncellenmeli, bir birim zamanın, bir birim emeğin ve bir birim sermayenin ölçülerek verimli yönetimi sağlanmalıdır.

Verimli yönetimin ölçütü işletme varlıklarının etkin kullanım oranında gizlidir. Bir havlu peçetenin ceviz büyüklüğüne erişinceye kadar israf edilmeksizin tüketilmesiyle, milyon dolarlık yatırımdan tek seferde her keresinde ve aynı kalitede en yüksek kapasitede ürün elde etmenin yalın felsefe açısından hiç bir farkı yoktur. Amaç, en az maliyetle (israf olmaksızın) en yüksek kapasitede verim alabilmektir. Müşteriden tedarikçiye ürün ya da hizmetin proses sırası, malzeme akışı, bilgi ve belge akışı; kayıpların ortadan kaldırılması ve değer akışının en uygun şekilde kurgulanmasına yönelik olmalıdır.

Bir ürün elde etmek için üretim girdileri ve üretim çıktıları, zaman, emek ve sermaye bağlamında ele alınmalıdır. Üretime sevk edilen girdilerde israfların olmaması, çıktılarda ise kalitesizlik maliyetine sebep olunmaması aslolandır. Üretim için ayrılan zamanda işletmenin kesintisiz bir akış ideali olmalıdır. Duruşlar değer yaratmayan sürelerdir ve yalın politikalarla yok edilmeye çalışılmalıdır.

İşletme sermayesinin verimliliğini ve etkinliğini olumsuz yönde etkileyecek önemli unsurlardan biri de stok seviyesi ve stok devir hızıdır. Sektörel olarak üretim ve ticaret işletmelerinde ideal oranın ne olması gerektiği faaliyet konusuna göre ayrıca belirlenir. Stokların yılda kaç kez yenilendiğini gösteren devir hızının yüksek olması beklenir. Çünkü yüksek stok seviyesiyle çalışmak, stok devir hızını düşürür, kaynak maliyetini arttırır. Ayrıca depolama ve muhafaza masrafları yükselir, beraberinde uzun süre bekletilen stokların bozulması ya da başka nedenlerle satış imkanlarının zayıflaması öngörülmeyen başka riskleri doğurur. Diğer yandan düşük stok seviyesiyle çalışmak sipariş maliyetlerini arttırma ve tüketici taleplerine yeterince hızlı cevap verememe riskini beraberinde getirebilir. Bu nedenle iyi bir yalın stok politikası belirlenmelidir.

Nakit akışına, stok devir hızı dışında etki eden iki önemli unsur daha vardır. Bunlardan biri alacak devir hızı, bir diğeri de borç devir hızıdır. İşletme kaynaklarını tıpkı stoklar gibi alacaklara bağlamak da iyi değildir. Alacakların ortalama tahsil süresi ne kadar kısalırsa, işletme kaynakları dolayısıyla işletme sermayesi o kadar etkin kullanılmış olacaktır. Uygulamada bu durum hayatın olağan gerçekleriyle örtüşmeyebilir. Bu durumda paranın zaman değerini işletme lehine olacak şekilde yorumlamak gerekecektir. Açığa satışın en büyük risk olduğu unutulmamalıdır. Batık bir alacağı telafi etmek için onun on katı satış yapmak gerekebilir. Aynı şekilde borç devir hızı borçların ortalama ödeme süresini gösterir. Alacaklar ve borçlar arasında hem miktar hem de vade yönüyle bir denge kurulmazsa, nakit sıkıntısı ve borçları ödeyememe riski kaçınılmaz olacaktır.

Yalın Mali Yönetim, ilkelerle güçlendirilmiş tekniği sayesinde işletmelere bunu nasıl yapacakları konusunda bir yol haritası sunuyor.

Sedat Çiftçioğlu
Yalın Enstitü Mali Danışman

Leave your thought here