Antalya ANSİAD toplantısı ve Yaşam Hastaneleri Ziyareti 9-10 Nisan 2019
18 Nisan 2019 2022-02-17 9:12Antalya ANSİAD toplantısı ve Yaşam Hastaneleri Ziyareti 9-10 Nisan 2019
Antalya ANSİAD toplantısı ve Yaşam Hastaneleri Ziyareti 9-10 Nisan 2019
Wagner Kablo Genel Müdürü ve mal sahibi Hilmi Ünsal Bey ile 2007 yılında Yalın Üretim ile başlayan ilişkimiz, o zamandan süregelmektedir. Hilmi Ünsal Bey, Wagner Kablo’nun yönetim ve işletim sistemini 21.yüzyılın koşullarına, yönetim anlayışına ve teknolojilerine uyarlamış; dünyanın en büyük 7 otomobil üreticisine ürün veren, tesislerinden günde 400 çeşit ürün geçen ve bütün üretimini ihraç edebilen bir dünya şirketi haline dönüştürmüş. Hilmi Bey’in eşinin de şirketin İnsan Kaynakları Yöneticiliğini yapması, Wagner Kablo’nun ayrı bir özelliği. ANSİAD (Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği) toplantısından önce Wagner Kablo’yu baştan sona gezme ve fabrikanın kadın endüstri mühendisleri ile Yalın Üretim konularında sohbet etme; karşılıklı olarak bilgilenme fırsatı bulduk.
Şirketin üretim tesislerinde büyük ölçüde kadınların çalışması da bir başka husus. Hilmi Bey ile yaptığımız sohbet sırasında kendisi, benimle şirketin kuruluş öyküsünü ve rahmetli babası Ahmet Ünsal Bey ile ilgili anılarını paylaştı. Ahmet Ünsal Bey’in yaşam öyküsünü de bu vesile ile öğrendim. Yalın Enstitü ile çalışmaya başladıklarında Yalın Enstitü’nün şirkete olabilecek katkıları konusunda bazı endişeleri bulunduğunu, bunların zaman içinde nasıl değiştiğini 2012 yılındaki Yalın Ensitü’nün 10. yıl kutlama toplantısında dinleme fırsatını bulmuştuk. Hilmi Bey, toplantıya katılan Yalın Enstitülerin ve Yalın Düşüncenin yaratıcısı Jim Womack’la da tanışmış, sohbet etmişlerdi.
Şirketin mevcudiyeti Antalya ve yöresi için büyük bir avantaj teşkil etmektedir. Otomotiv Sanayinin çok uzaklarında, tek başına Antalya’da bulunuşunu ve ilk defa sanayi sektörünü gören üretim çalışanları ile kendine özgü şirket kültürünü oluşturmasındaki gayretini büyük bir takdirle öğrendim. Kendi başına bir iş ve sanayi kültürünü geliştirmesi, kopya çekmemesi, şirketin kendine özgü önemli özelliği haline dönüşmüş durumda. Şirketini daha ileriye götürme konusundaki iradesi, öğrenme ve araştırma, geliştirme konusundaki ısrarlı gayreti sıradan yöneticiliğin çok ilerisinde. Her yıl Almanya’da Mercedes, BMW, Bosch gibi bütün Otomotiv firmalarının katıldıkları yıllık “Benchmark Araştırması, Otomotiv Yalın Ödül Toplantısı ve Firma Ziyaretleri”ne katılarak gelişmeleri bizzat yaşaması, Wagner Kablo’nun çıtasını her daim yükselterek rekabetçiliğini arttırması da ayrı bir liderlik özelliğidir. Hilmi Bey, Alman endüstrisinin yalın düşünceye samimi olarak inandığını ifade etmektedir. Mal sahibi olarak bu çalışmaların içinde bizzat bulunması, rekabetin eriştiği noktaları bizzat öğrenmesi ve şirketini bu bilgiler ışığında ilerletmesi, bütün şirket üst düzey yöneticilerine örnek bir yöneticilik/liderlik anlayışıdır. Hilmi Bey, ANSİAD’ın aktif bir üyesidir. Bu seferki aylık toplantılarında beni konuşmacı olarak önermesi ile 9 Nisan akşamı Antalya Acra Otelde düzenledikleri akşam yemeğine katıldık ve sonrasında iki saatlik bir konuşma yapmam önerildi. Bu toplantı öncesi konuşmama Antalya ve çevresini dikkate alarak hazırlandım. Konuşmamım ana temasını, “Yalın Enstitü, Türkiye ve Antalya’nın 2020-2030 Vizyonu” olarak kurguladım. Bu toplantıya 50 civarında Antalya’nın önde gelen sanayici, tarımcı, turizm ve hizmet şirketlerin mal sahipleri katıldılar. Ön görülen iki saatin üç saate çıkmasına karşılık hiç kimsenin yerinden oynamaması, beni dikkatle dinlemeleri ve anlamlı soruları ile beni yönlendirmeleri beni çok mutlu etti. Zamanın ötesine geçmeme neden oldu. Toplantıdan önceki akşam yemeğinde aynı masada olduğum ANSİAD Başkanı ve Yönetim Kurulu, toplantıyı düzenleyen deneyimli arkadaşlarla ayaküstü sohbet etme imkânı buldum. Birkaç gün önce veteranlar arası Türkiye IRONMAN Birincisi Ali Bıdı ile tanıştım. Yemek sırasında yediğine ne kadar dikkat ettiğine şahit oldum. Ali Bıdı yaşamının önemli kısmını Almanya’da geçirmiş 70 yaşlarında bir sağlık abidesi. Nice gençlere taş çıkartır. 120 yaşına kadar yaşama hedefinde. Almanya’daki yaşam macerasını ve Türkiye’ye döndükten sonraki deneyimlerini anlattı. İnanılmaz derecede canlı ve neşeli bir insan. Diğer yöneticilerin ikisi okul işletiyor ve mühendislik formasyonu almışlar. İnanılmaz keyifli anlar geçirdim. Tanıştığım ve toplantıda sıkılmadan beni dinleyen herkese teşekkür ediyorum.
Ertesi gün yine Hilmi Bey’in rehberliğinde Antalya ve çevresinde 6 adet hastanesi olan Yaşam Hastaneleri ile tanıtım toplantısına Yalın Enstitü Yönetim Kurulu üyeleri Başkan Yardımcımız Nezih Soydan, Genel Sekreter Ülkü Kulaç ile birlikte katıldım. Başta Yaşam Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Cemal Özkan ve eşi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Tülin Özkan, Genel Müdür Mustafa Şimşek olmak üzere; bütün hastaneleri doktor, hemşire ve yöneticileri tam kadro katıldılar. 3 saat süre tanıtım toplantısı ve Yalın Enstitü’nün Yalın Hastane bakışını; Yaşam Hastanesi’nin hastane hizmetlerine yaklaşımını; birlikte yapabileceğimiz çalışma ve yol haritasını konuştuk. Yaşam Hastaneleri hakkında derinlemesine bilgi sahibi olduk. 187 doktor ve 1600 çalışanı ile Antalya ve yöresine uzun yıllardır verdikleri sıra dışı hizmetleri büyük bir takdirle dinledik. Cemal Bey ve Eşi Tülin Hanım ile uçak saatime kadar beraber oldum ve kale içindeki denize bakan bir kafede hem sohbet ettik hem de Antalya’yı konuştuk.
Antalya’yı 1974 senesinden bilirim. Zaman zaman da yolum düşer. Bu sefer bir başka gözle baktığımda karşımda dünya ölçeğinde bir tabiat harikası, karla kaplı tepeleri ve yemyeşil yaylaları ile tarihi mekânlarla dolu bir şehir karşıma çıkıyor. Zengin bir tarihi mirasının olması, ılıman iklimi, denizi ve 5 yıldız ila üstü otel zincirleri, okulları, hastaneleri ve misafirperver sakinleri, son zamanlardaki turizm ve şehir içi yatırımları ile birlikte dünyanın en önemli turizm merkezlerinden bir cazibe merkezi haline gelmiş Antalya’yı yaşadım. Seracılık ise Antalya’nın ayrı bir ayrıcalığı, Antalya; Türkiye’nin katma değeri yüksek tarım ve tarım sanayisinin adeta merkezi. Nisan ayında olmamıza rağmen Acra Oteli’ndeki yabancı turistin bolluğu dikkatimi çekti. Antalya ve yöresi, eşsiz özellikleri ile sakinleri, kurum ve kuruluşları ile hem ülkemiz hem de Yalın Enstitü için çok önemli bir yöredir. Antalya’yı düşünmeye başladığım andan itibaren sunum hazırlığım, Antalya’ya yolculuğum ve Antalya’da bulunduğum süre zarfında Antalya ve yöresinde neler yapabileceğimizi derinlemesine düşündüm.
Antalya’da Yalın Enstitü’nün önümüzdeki zamanlarda çok kapsamlı çalışmalar yapacağına inanıyorum. Sanayi, özellikle denizcilik ve lüks yat tekneciliği; tohumculuk, seracılık; hizmet, sağlık ve okul hizmetleri; yılın her mevsiminde yapılabilen kaliteli turizm hizmetleri bizim destek verebileceğimiz sektörler arasındadır. Hilmi Bey’in gönüllü bir Yalın Enstitü temsilcisi olması, Kuş Adası’ndaki Pine Bay Otelinin Genel Müdürlüğü sırasında birlikte çalıştığımız Zülal İnan’ın Antalya’ya ailesi ile yerleşmesi ve Yalın Enstitü ile birlikte çalışma arzusu bize büyük fırsatlar sunmaktadır.
Yalçın İpbüken
Yalın Enstitü
Yalın Enstitü’nün 2020-2030 Vizyonu, Türkiye için Önerileri
Türkiye Coğrafyası Göbleklitepe’den bu yana dramatik olayları yaşamıştır. Birçok kavim gelmiş, yerleşmiş, kök salmış, tam rahata ermişken bir insan kasırgası gelmiş, yerleşik bu kavim yerini bir başka kavime bırakmıştır. Bugüne kadar bu devri-daim aralıklarla süregelmiştir.
Dünya Medeniyetlerinin Örsü olarak nitelendirilen Anadolu coğrafyasında var olabilmek tarih boyunca çok zor olmuştur.
Ancak tehlike ve tehditlerin olduğu yerde fırsatlar da hiç eksik olmaz. Nitekim coğrafyamız dünya nüfusunun önemli bir kısmı ile 4 saatlik uçuş mesafesindedir. Tarih boyunca Anadolu toprakları Malların, Fikirlerin ve İnsanların Geçiş yolları üzerindedir.
21.yüzyılın takip eden 10 yılı (2020-2030) dünyada çok büyük alt üstlere şahit olacağı hemen herkesin ortak düşüncesidir. Ya kazanan ülkeler liginde olacağız yoksa bir alt ligde yaşam mücadelesi vereceğiz. Şimdilerde karar vermemiz acil ihtiyaçtır. Bugüne kadar sürdürdüğümüz alışkanlıklarımızı, Zihinsel Modellerimizi, paradigmalarımızı soğukkanlılıkla gözden geçirmemiz, öncelikli görevimizdir.
Büyük Amacımız olan, 21.yüzyılda Barış, Güven ortamında Mutluluk içinde yaşayabilmemiz için her birimizin refaha erişmesi veya erişme ümidinde olması hayati önemdedir. Kimsenin dışlanmadığı, insanların birbirine saygı duyduğu, 21.yüzyılın başarılı ülkesi olabiliriz. Bunun için hemen her şeyimiz mevcuttur. Geçmişten günümüze zengin geçmişimiz, kültürlerin beşiği olmamız, bugün sahip olduğumuz zengin nitelikteki insanlarımız, yakın tarihimizde yaşadıklarımızdan dersler çıkarabildiğimiz, coğrafik avantajlarımızı iyi kullanabildiğimiz takdirde, bu Yüksek İdeali gerçekleştirmemiz mümkündür.
Türkiye önümüzdeki 10 yıl içinde G 10 Ülkeleri arasına girebilme şansına sahip nadir ülkelerden birisidir.
Biz bu akşam bu Yüksek İdealin öncelikli hedefi olarak “Refah için Rekabetçiliğimizi hemen arttırabilme” olanağımız ile ilgili görüşlerimizi paylaşacağım:
ÖRNEK BİR ŞİRKET: ANTALYA’LI WAGNER KABLO VE YALIN ÇALIŞMALARI
Wagner Kablo 1992 yılında bir Alman – Türk ortak girişimi olarak Antalya Serbest Bölgesinde kuruldu. Kuruluş amacı Beyaz Eşya ve Otomotiv gibi Sektörlere yönelik Kablo Bağlantı Sistemleri (İngilizce : Wire Harness) üretmek ve gerek Türkiye Pazarı gerekse Yurtdışına Yönelik Satış gerçekleştirmektir. Kurulduğu ilk dönemde Serbest Bölge ile ilgili mevzuat belirsizlikleri, lojistik, yetişmiş insan bulma gibi konularda güçlükler yaşanmış olsa da zaman içerisinde bunlar büyük ölçüde aşıldı. Öncelikli olarak Kalite Sistemi kuruldu ve İhracat esas Pazar olarak belirlendi. Kuruluşundan sonraki ilk on beş yılda gerekli kadrolar yetiştirilmesi, sektörle ilgili know how birikimi sağlanması gibi konulardan dolayı büyüme sınırlı kaldı. Daha sonraki on yılda doğru stratejilerin de sayesinde istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme yakalandı. Şirketteki yabancı ortaklık payı 2009 yılında azalarak Wagner Kablo bir Türk markası haline getirildi.
Bugün itibariyle Şirkette yüzde 73’ü kadın olmak üzere 500’e yakın istihdam sağlanmış durumdadır. Hemen hemen tamamı ihracat olmak üzere yaklaşık 25 Milyon $’lık satış hacmi bulunmaktadır. Başlangıçta otomotiv sektörünün payı toplam satışların %50’nin altındayken bugün %96’sını oluşturmaktadır. 2018 yılında toplam 46 Milyon adetlik üretim yapılmıştır ve dünyada üretilen her yedi araçtan birinde Wagner Kablo’da üretilen bir ürün bulunmaktadır. Satış hacmi içerisinde işçiliğin ucuz sayıldığı ve normal şartlarda ihracatın kolay olmadığı Çin gibi ülkeler de bulunmaktadır. İlk kurulduğu yılda üretim alanı 2500 m2 iken zaman içerisinde üretim alanı gerek yeni inşa gerekse Serbest Bölgede mevcut bazı binaların yenilenerek kullanıma alınmasıyla toplam 12000 m2 ye ulaşmıştır. 2016 yılında Serbest Bölgede “Wagner Elektronik” adı altında bir Şirket daha kurulmuştur.
Şirket stratejisi, yatay büyümeden ziyade farklı üretim proseslerinin ilavesiyle katma değeri nispeten yüksek, sofistike kalite açısından daha zorlu şartları ihtiva eden ürünlerle dikey büyüme şeklinde özetlenebilir. Bu manada ileride daha fazla mühendis ve AR-GE elemanı istihdamı hedeflenmiştir. Otomotiv tedarik zincirindeki müşterilerinin ihtiyaçlarını anlamak ve onlara tasarım dâhil anahtar teslimi çözümler sunmayı hedeflemektedir. Kuşkusuz bu müşterilerle yakın ilişkiyi gerektirdiği için 2018 yılında Almanya Stuttgart Merkezli bir Şirket daha kurulmuştur. Bu Şirketin önümüzdeki dönemde daha yoğun faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
Şirket çalışanlarının Şirkette ortalama çalışma süreleri uzundur. Personel değişim oranı özellikle orta ve üst düzey personelde düşüktür. Çalışma ortamının kalite ve iş disiplini yönünden taviz verilmeden ama öte yandan yeni fikirler açısından mümkün olduğunca özgür olmasına özen gösterilmektedir. Bu anlamda çalışanların aidiyet duygusu, aile ortamı, takım ruhu, sürekli iyileştirme gibi unsurları içeren bir Şirket Kültürü geliştirilmesi amaçlanmıştır. Özellikle Sürekli İyileştirme bunun en temel unsuru olup “Kaizen” sistemi çerçevesinde bunlar ayrıca ödüllendirilmektedir.
Wagner Kablo’nun özellikle son yıllardaki performansının en önemli unsurlarından birisi 2007 yılında başlatılan Yalın çalışmalarında yatmaktadır. Bu tarihte Şirket uzun vadeli bir Strateji olarak Yalın Üretim Uygulamasına başlamaya karar vermiş ve daha sonra bunu temel Yönetim Stratejisi haline getirerek Yalın Yönetim olarak sürdürmüştür. Tüm çalışmalar en başından beri Türkiye’deki Yalın Enstitü ile yürütülmüştür. Başlangıçta yoğun olan danışmanlık desteği zaman içerisinde Şirketin kendi kendine bu çalışmaları sürdürebilir noktaya gelip bir Şirket Kültürüne dönüştürmesiyle daha ziyade gözlem/kontrol seviyesine indirilmiştir. Bu süre içerisinde gerek Türkiye’de gerekse Yurtdışında muhtelif faaliyetlere de iştirak edilerek yalın uygulayan diğer Şirketlerle ortak çalışmalar ve bilgi alışverişinde bulunulmasına gayret gösterilmiştir. Yalına başlamamızdan sonra geçen 12 yıllık sürede elde edilen kazanımlar dikkate alındığında Şirketin geçmişinde aldığı en önemli kararın “Yalın” olduğunu söyleyebiliriz.
Orta ve uzun vadede Wagner Kablo özellikle otomotiv sektöründeki faaliyetlerini aynı hızda devam ettirmeyi ve bu bağlamda sürdürülebilirliğe çok önem verdiğini ifade edebiliriz. Faaliyetlerimizin merkezi Antalya’da olacaktır ve burada AR-GE faaliyetlerinin payı çok daha arttırılacaktır. Bunu yaparken ülkemizin ve özellikle de bölgemizin gençlerini istihdam etmeye ağırlık vereceğiz. Başlangıçta sektörü neredeyse hiç bilmeyen bir firma olma noktasından bugünlere gelmemizi bir başarı olarak görüyoruz ve bu başarıyı daha ileri seviyelere taşımaya kararlıyız.
Hilmi Ünsal,
Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür
Antalya 25 Şubat 2019
Yalın Enstitü Başkanı Yalçın İpbüken’in Notu:
Antalya’da faaliyet gösteren Wagner Kablo her bakımdan ve bilhassa Yalın Dönüşüm faaliyetleri ile ilgili tam bir örnek kuruluştur. Firmanın sahibi ve Genel Müdürü Hilmi Ünsal Bey, Yalın Dönüşümü gerçekleştiren örnek bir mal sahibi ve genel müdürdür. 2007 yılından bu yana bazen ara vermekle beraber irtibatı hiç kesmediğimiz bir mal sahibi yalın liderdir. Kişisel görüş ve deneyimlerini paylaşması için Yalın Enstitü’nün 10. kuruluş yıldönümü kutlamasına davet ettiğimiz, geçtiğimiz yıl vefat eden babası Ahmet Ünsal Bey, James Womack ve İtalya’dan Pietro Fioratini Grubunun sahibi ve CEO’su Mario Nardi ve birçok davetlinin katıldığı toplantıda yaptığı konuşma sırasında kendine has samimi düşünce, duygu ve ifade tarzı ile tüm katılımcıların yüreklerine dokunmuştu. Kendisine gani gani rahmet diliyoruz.
Günümüzde yaşadığımız bütün olumsuzluklara rağmen dünya otomotiv üreticilerinin en büyük 7 firmasına birden ürün veren Wagner Kablo’nun ürünleri dünyanın her tarafında kullanılma imkânını bulmaktadır.
Hatırlanacağı üzere geçenlerde Hisarlar AŞ’in eski Mal Sahibi ve CEO’su Zafer Türker’in intiharı hepimizi ve onu şahsen tanıyanları ziyadesi ile üzmüştü. Bu yılın başından itibaren otomotiv satışlarında büyük düşüşlerin gerçekleşmesi ayrı bir endişe ve dert kaynağı olmaya devam ediyor.
Bu ortamda en iyi yol karamsarlığa kapılmamak, moralleri dik tutmak, çalışanları moral olarak güçlendirmek ve hele hele işlerin tehlikede olduğu hissini hiçbir çalışana vermemek; her seviyedeki yöneticilerin liderlik niteliklerini öncelikli olarak geliştirmeyi gerçekleştirmek ve takiben Yalın Dönüşümü bütün öğeleri ile hayata geçirmek en tutarlı yoldur.
Yalın Enstitü Başkanı olarak 1958 yılından bu yana çalışma hayatının içinde kesintisiz olarak çalışmaktayım. 27 Mayıs 1960 başta olmak üzere, bütün 60’lı yıllar ülkemiz, ben ve ailem için büyük bir sıkıntı içinde geçti. 58 yıllık eşimle 1960 yılının ekim ayında evlendik. Rahmetli babamın felç rahatsızlığı sebebi ile işyerimiz kapandı, uzun süre iş bulmak için çalmadığım kapı kalmadı. 1962-64 yılları arasında Mardin’in Midyat kazasında Yedek Subay olarak ilkokul öğretmenliği yaptım. Midyat halkı içinde bir sivil öğretmen olarak yaşadım. Birçok dramatik olaya şahit oldum. 1964-1970 yılları arasında Sinop’ta çalışırken İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. En önemli iş deneyimimi 1970-1982 yılları arasında Bursa’daki TOFAŞ Otomobil Fabrikasının kurucu ekibinde Personel Müdürü, bugünkü tabiri ile İnsan Kaynakları Direktörü görevinde bulunarak deneyimledim. Bütün hayatıma yön verecek olaylarla, dolu dolu bir 12 yıl geçirdim. Zamanın nasıl geçtiğini bilemedim. Bilhassa 1974 Kıbrıs Harekatı’nın da eklenmesi ile zamanın Başbakanının ifadesi ile “Türkiye 70 cente muhtaç” durumda idi. Sosyal, siyasi ve sendikal olayların eklenmesi ile tam bir karmaşa ve karamsarlık içinde idik. Ancak zaman içinde bu zorluklardan çıktık. İşler düzeldi. Otomobil ve diğer tüketim malları satışlarında patlama yaşandı. 1993 yılı sonuna kadar ihracat hamlesi ve diğer radikal ekonomik tedbirlerle 1970’li yılları süratle unuttuk. İç talebi karşılamakta büyük sıkıntılar çekiyorduk. Bu durum 1994 Mart ayına kadar devam etti. Biz 1993 yılı başında Koç Topluluğu Müşteri ve Kalite Odaklı Yönetim Sistemini Koç Holding’in resmi politikası olarak devreye aldığımızda, aşırı talep karşısında zaten bunalan şirketlerin üzerine bir de “Koç 2000” faaliyetleri olabildiği kadar kapsamlı olarak yük getiriyordu. Bir gün Koç Holding Başkanlarından bir tanesi “Yalçın bey, biz Koç 2000 faaliyetlerini yerine getirirsek satışlarımız daha da artacak mı?” şeklinde maksatlı bir soru sordu. Ben de “Zor günlere, iyi günlerde hazırlık yapmak gerekir. Aksi takdirde işler kötüye gittiğinde özel tedbirler ile ancak yangın söndürülebilir.” şeklinde bir cevap verdiğimi hatırlıyorum.
Nitekim Nisan 1994 Krizi patlak verdi. İşler bıçak gibi kesildi. 1994 başında alınan tedbirler sebebiyle bütün dış danışmanlık hizmetleri kesildi ancak Koç 2000 Müşteri ve Kalite Odaklı Yönetim Sistemi faaliyetlerine bir gün bile ara vermeden kendi yetiştirdiğimiz gönüllü arkadaşlarımızla yola devam ettik. Kötü günlerde karamsarlığa kapılıp kriz ortamı şirketin içine sokulduğunda moraller gittikçe bozuluyor. Olumsuzluklar birbirini takip ediyordu. Arkasından 1998-2001 ekonomik, siyasi, finansal krizi ile Türkiye adeta dibe vurdu. Yine bir süre sonra normalleşme başladı. Bu sefer tüm dünyada ekonomik ve finanslar kriz patlak verdi ve tüm dünya adeta yangın yerine döndü.
Türkiye aynı krizi daha evvel yaşadığı için bu sefer nispeten krizi ucuz atlattı. Hayat büyük ölçüde normale döndü. Ancak 2002’den sonra Türkiye’deki iş şartlarında her gün yeni bir sürpriz ile karşılaşmaya devam ettik. Şimdilerde ise benzeri bir karamsar tablonun tekrar ortaya çıktığına şahit oluyoruz.
1958 tarihinden günümüze herhalde 10 civarında yükseliş, arkasından sert düşüşü takip etti. Ancak 2019 yılında tüm dünyada 2008-09 yıllarına benzeyen, hatta daha da derin bir kararsızlık; karamsarlık; dalgalanmalar; bilinmezlikler; alt üst olmalar yaşanmaktadır. Dünya siyaseti adeta kaynıyor. Zengin ülkelerin içinde zenginler ve fakirler arasındaki uçurum gittikçe açılıyor. Bu olay zengin ve gelişmiş ülkelerin içinde şaşırtıcı gelişmelere neden oluyor. Siyasal krizler birbirini takip ediyor. Teknolojilerde şimdiye kadar şahit olmadığımız gelişmeler oluyor. Zengin ve gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru durdurulması mümkün olmayan bir akış söz konusu. 2020-2030 yılları arasında çok büyük değişmelerin, alt üstlerin olacağı herkesin ortak düşüncesi.
Bütün bu gelişmeler ışığında elimizde olanlar var. Yapabileceklerimiz var. Bunların başında mal sahibi/sahipleri başta olmak üzere bütün üst yönetim liderlik becerilerinin en üst seviyeye çıkarılmasının gerekliliği geliyor. Artık firmaların zaman kaybetme lüksleri yok. Zamanın ruhunun gereğini yapmak en öncelikli şart.
Yukarıda Yalın Dönüşüm Yaklaşımını övgü ile sunduğumuz Wagner Kablo’nun yalın yolculuğunu yazması için Hilmi Bey’i aradım ve kendisi yukarıdaki yazıyı yolladı. Hilmi Bey’in yazısında yapılması gerekli olan her şey mevcut. Dilerim benim yazımı çok uzun bulmaz ve sıkılmazsınız.
Yalçın İpbüken
Yalın Enstitü